"En bağışlayıcı ve en merhametli olan Allah'ın adıyla,"
Ayet: 1-2
HA MİM ( Dikkat! ) Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, bu ilahi kitap / Kuran en üstün olan ve en doğru kararı veren Allah tarafından indirilmiştir.
Ayet: 3
Doğrusu Biz gökleri, yeri ve arasındakileri (yani her şeyi) ancak gerçeklerle ve belli bir süreye (ölüm vaktine) kadar yarattık. Ama İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler uyarıldıkları gerçeklere / İslam'a / doğruluğa sırt çevirirler.
Ayet: 4-6
Ey elçi, putperest / müşrik Araplara de ki: "Bir düşünün bakalım, sizin Allah'tan başka dua (ibadet) ettiğiniz putlar / sahte ilahlar (herhangi bir şeyi yaratmış mıdır? Hayır!) Haydi, gösterin bana bakalım, onlar yerüzünde neyi yaratmıştır? (Hiçbir şeyi!) Öyleyse (yeryüzünde bir şey yaratamayan o putların / sahte ilahların) göklerde Allah'a ortak olması mümkün müdür? (Asla!) Ey İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler, eğer doğruyu söylüyorsanız, bu ilahi kitaba / Kuran'a karşı (daha doğru olabilecek) bir kitabı veya bir bilgi eserini bana getirin de göreyim!" Doğrusu Allah'tan başka, -kıyamet gününe kadar onlara olumlu cevap veremeyecek- putlara / sahte ilahlara da dua eden putperestlerden / müşriklerden daha sapkını yoktur. Doğrusu o putlar / sahte ilahlar onların dualarından bile habersizdir. Ama ahirette tüm insanlar (hesaba çekilmek için) bir araya toplandığında, o putlar / sahte ilahlar onlara düşman olacaktır ve onların ibadetlerini inkar edecektir.
Ayet: 7
Bildirdiğimiz apaçık gerçekler putperest / müşrik Araplara okunup aktarıldığında, İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler kendilerine gelen gerçekler hakkında: "Bu, büyük bir sihirdir / aldatmacadır." dediler.
Ayet: 8
Ey elçi, bazıları sana (iftira edip): "Bu Kuran'ı uydurdu." diyorlar. Ey elçi, onlara de ki: "Şayet ben onu uydurmuş olsaydım, siz beni Allah'ın cezasından asla kurtaramazdınız. Doğrusu Allah giriştiğiniz her işi en iyi bilendir ve aramızdaki şahitliği yeterlidir." Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır ve en merhametlidir."
Ayet: 9-10
Ey elçi, putperest / müşrik Araplara de ki: "Şunu iyi bilin ki, ben (Allah'ın elçisi olarak) önceki elçilerden farklı değilim ve bana da size de (gelecekte) neler yapılacağını bilmiyorum. Doğrusu ben ancak (Rabb'imden) bana vahiy edilen / bildirilen bu ilahi kitaba / Kuran'a uyarım. Doğrusu ben sadece apaçık bir uyarıcıyım. Bir düşünün bakalım, eğer bu (ilahi kitap / Kuran) Allah'tan geldiyse ve siz onu ısrarla inkar ettiyseniz, (sonunuz kötü olmaz mı?) İsrailoğullarından (Medineli Yahudilerden) bir şahit (bu ilahi kitabın / Kuran'ın bildirdiği gerçeklerin) aynısına şahitlik edip inanırken, (ne yazık ki) siz büyüklük taslamaktasınız. Doğrusu Allah haksızlıkta / zulümde ısrar eden zalimleri dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa yöneltmez."
Ayet: 11
İslam'ı inkar eden putperest / müşrik Araplardan bazıları İslam'a inananlara: "Şayet bu ilahi kitap / Kuran bizim çıkarımıza olsaydı, biz ona herkesten önce inanırdık." dediler. Ama onlar dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa yönelmediklerinden, (iftira edip): "Bu Kuran eski bir uydurmadır." dediler.
Ayet: 12
Doğrusu bu Kuran, kendinden önce bir doğruluk rehberi ve bir rahmet olarak Musa'ya verilen o ilahi kitaba sokulan yanlışları Arap diliyle (Arapça olarak) düzeltip doğrulayan, haksızlıkta / zulümde ısrar eden zalimleri uyaran ve iyi işler yapanları müjdeleyen ilahi bir kitaptır.
Ayet: 13-14
Doğrusu 'Allah hepimizin tek Rabb'idir / Allah'tan başka ilah yoktur' diyen ve dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa yönelen kimselerin (ahirette) hiçbir korkusu veya üzüntüsü olmayacaktır. İşte onlar -içinde sonsuza kadar kalmak üzere- cennete girecektir.
Ayet: 15-16
Doğrusu Biz insana annesine ve babasına iyi davranmayı emrettik. Anneler bebeklerini zorluklara katlanarak karınlarında taşırlar ve zorluklara katlanarak doğururlar. Annelerin hamilelik ve bebeklerini sütten kesme süresi otuz aya varabilir. Sonra bebekler (büyüyüp) ergenlik çağına ve (olgunluk çağı olan) kırk yaşına varmaktadır. (Onlardan bazıları): "Ey Rabb'im, (lütfunla) beni -bana, anneme ve babama- verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın düzeltici / iyi işleri yapmaya yönelt ve -benim için- soyumdan gelen kimseleri de düzelt. Doğrusu ben hatadan dönüp / tövbe edip Sana yöneldim; çünkü ben İslam'a inananlardanım." diyecektir. İşte onlar (dünyada) yaptıklarının en iyisini kabul edeceğimiz ve tüm kötülüklerini sileceğimiz kimselerdir. Ahirette onlar (sonsuza kadar) cennette yaşayacaktır. Doğrusu bu, insanlara verilmiş olan en doğru sözdür.
Ayet: 17-18
Diğer tarafta ise annelerine ve babalarına: "Öf ya! Siz beni -önceden nice nesiller gelip geçtikten sonra- (ahirette) kabirden çıkarılıp diriltilmekle (ve tüm yaptıklarımdan hesaba çekilmekle) mi tehdit ediyorsunuz? (Hayır, ben buna inanmam.)" diyen kimseler vardır. Anneleri ve babaları -Allah'a sığınıp- onlara: "Ahirette sana yazık olacak. Artık İslam'a inan. Doğrusu Allah'ın verdiği (her) söz bir gerçektir." dediklerinde ise İslam'ı ısrarla inkar eden o kafirler: "Bunlar ancak eskilerin masallarıdır." derler. İşte böyleleri -önceden gelip geçmiş cin ve insan (tüm) inkarcı topluluklar gibi- Allah'ın ceza emri üzerinde gerçekleşecek olan kimselerdir. Sonuçta İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler (ahirette) zarara uğrayıp kaybedecektir.
Ayet: 19-20
Sonuçta herkese (dünyada) yaptığı şeylerin karşılığında (iyi veya kötü) bir derece verilecektir. Çünkü Allah insanlara (dünyada) yaptıklarının tam karşılığını -hiçbir haksızlık edilmeden- vermek ister. Kıyamet günü İslam'ı inkar eden putperest / müşrik Araplar cehennem ateşine sunulacaktır. O vakit onlara: "Siz dünya hayatınızda temiz / iyi şeyleri boşa harcayıp zevk ve sefa sürdünüz. Bugün (ahirette) ise (dünyadayken) yeryüzünde haksızca büyüklük tasladığınızdan ve günahta ısrar ettiğinizden alçaklık cezasıyla cezalanacaksınız." denilecektir.
Ayet: 21-26
Ey elçi, Ad toplumunun bir soydaşı olan Hud'dan insanlara bahset. Hud, kendinden önce ve sonra başka uyarıcıların da gelip geçtiği "Ahkaf denilen" bir bölgede yerleşmiş olan toplumuna: "Allah'tan başkasına ibadet etmeyin; yoksa korkarım ki büyük günün / kıyamet gününün cezasına uğrarsınız." dedi. Onlar ise Hud'a: "Ey Hud, sen bizi ilahlarımızdan / putlarımızdan çevirmeye mi geldin? (Hayır, biz onlardan vazgeçmeyiz.) Öyleyse doğru söylüyorsan, bizi tehdit ettiğin cezayı başımıza getir de görelim!" dediler. O vakit Hud onlara: "Doğrusu sizin başınıza gelecek olan cezanın nasıl gerçekleşeceğini ancak Allah bilir. Doğrusu ben size elçi olarak gönderildiğim dini (İslam'ı) duyuruyorum; ama görüyorum ki (ne yazık ki) siz cahilce (gerçeği bilmeden) davranıyorsunuz." dedi. Sonra (İslam'ı ısrarla inkar eden Hud'un toplumu) geniş bir bulutun onların vadilerine yöneldiğini gördüklerinde: "Bu bulut bize yağmur getirecek." dediler. O vakit Hud onlara: "Hayır, (o, bir yağmur bulutu değildir.) Doğrusu o şey sizin hemen gelmesi için ısrar ettiğiniz cezadır. (Size gelen) rüzgarın içinde şiddetli bir ceza bulunmaktadır. Çünkü o rüzgar -Rabb'inin emriyle- her şeyi yıkacaktır." dedi. Artık onlardan (harabe olmuş) evlerinden başka bir şey kalmadı. Bu böyledir. Doğrusu Biz günahta ısrar eden suçluları cezalandırırız. Ey putperest / müşrik Araplar, şunu iyi bilin ki, Biz onlara size vermediğimiz imkanları verdik. Biz onlara da (gerçekleri anlamaları için) kulaklar, gözler ve gönüller verdik; ama onların (gerçekleri anlamak istemeyen) kulakları, gözleri ve gönülleri onları (cezadan) kurtaramadı. Çünkü onlar Allah'ın bildirdiği gerçekleri bile bile inkar ediyorlardı. Sonuçta onlar alaya aldıkları cezayla kuşatıldılar.
Ayet: 27-28
Ey putperest / müşrik Araplar, şunu iyi bilin ki, (geçmişte) Biz sizin çevrenizde de nice inkarcı beldeleri cezalandırıp yok ettik. Doğrusu Biz bildirdiğimiz gerçekleri açıklamaktayız. Umulur ki insanlar hatalarından dönerler. (Cezalandırıp yok ettiğimiz o) putperestlerin / müşriklerin Allah'tan başka yakınlık kurdukları sahte ilahlar / putlar onlara yardım etselerdi ya(!) Doğrusu onların putları / sahte ilahları (en zor anlarında) onları terk ettiler. Çünkü o putlar / sahte ilahlar (bir gerçek değil) putperestlerin / müşriklerin uydurduğu bir uydurmadır.
Ayet: 29-33
Ey elçi, bir vakit Biz bu ilahi kitabı / Kuran'ı dinlemeleri için cinlerden bir grubu sana yönlendirdik. O vakit onlar bu ilahi kitabın / Kuran'ın okunduğu yere geldiklerinde, kendi aralarında: "Susup dinleyin!" dediler. Onlar bu ilahi kitabı / Kuran'ı dinledikten sonra İslam'a inandılar ve kendi toplumlarını uyarmak için yurtlarına geri döndüler. Onlar kendi toplumlarına vardıklarında: "Ey toplumumuz, biz Musa'dan sonra indirilen, önceki ilahi kitaplara sokulan yanlışları düzeltip doğrulayan ve gerçeklere ve dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa yönelten bir ilahi kitabı / Kuran'ı dinledik. Ey toplumumuz, Allah'ın davetçisine / elçisine olumlu cevap verin ve ona inanın ki, Allah sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi (ahiretteki) şiddetli cezadan kurtarsın. Doğrusu Allah'ın davetçisine / elçisine olumlu cevap vermeyen kimseler, Allah'ın yeryüzünde yarattığı hiçbir gerçeğe engel olamazlar. Doğrusu onların Allah'tan başka gerçek bir dostu yoktur. İşte onlar (yani İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler) apaçık / büyük bir sapkınlığın içindedir. (Ne yazık ki) putperest / müşrik Araplar gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah'ın (ahirette) ölüleri dirilteceğini (ve dünyada yaptıklarından hesaba çekeceğini) anlamadılar. Ama (biz onlar gibi değiliz; biz ahirete / ahiretteki hesaba inandık.) Şüphesiz ki Allah her şeye gücü yetendir." dediler.
Ayet: 34
Kıyamet günü İslam'ı inkar eden putperest / müşrik Araplar cehennem ateşine sunulacaktır. Allah onlara: "Bu, (yani ahiretteki hesap) gerçek miymiş?" deyince, onlar: "Evet. Rabb'imize yemin ederiz ki, (ahiretteki hesabın bir gerçek olduğunu şimdi anladık.)" diyecektir. O vakit Allah onlara: "Öyleyse İslam'ı ısrarla inkar ettiğinizden cezanızı çekin!" diyecektir.
Ayet: 35
Öyleyse ey elçi, -her biri kararlılık sahibi olan önceki elçilerimiz gibi- sen de sabırla dayanışarak hareket et ve (İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerin cezalarını bulmaları için) acele etme. Kıyamet günü onlar kendilerine söz verilen (cezayı) gördüklerinde, dünyada sanki sadece gündüzün bir anı kadar kaldıklarını sanacaktır. Doğrusu bu ilahi kitap / Kuran insanlara gerçekleri duyurmaktadır. Doğrusu ancak günahta ısrar eden kimseler cezaya uğratılacaktır.