33- AHZAB SURESİNİN KISA TEFSİRİ

AHZAB SURESİNİN ANLAMI



"En bağışlayıcı ve en merhametli olan Allah'ın adıyla,"

Ayet: 1-3
Ey peygamber, Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakın! İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlere ve münafıklara / ikiyüzlülere uyma! Şüphesiz ki Allah her zaman her şeyi en iyi bilendir ve en doğru kararı verendir. Rabb'inden sana vahiy edilen / bildirilen bu ilahi kitaba / Kuran'a uy! Şüphesiz ki Allah her zaman tüm yaptıklarınızdan haberdardır / ahirette sizi hesaba çekecektir. (Ey peygamber,) yalnız Allah'a güvenip dayan. Şüphesiz ki Allah savunucu olarak yeter.
Ayet: 4
Ey İslam'a inananlar, şunu iyi bilin ki, Allah bir kimsenin içine iki kalp koymamıştır. (Allah insanı belli bir düzene göre yaratmıştır.) Şunu iyi bilin ki, sizin hanımlarınıza, "annem gibisin" demenizle, Allah onları anneleriniz yapacak değildir! Aynı şekilde sizin evlat edindiğiniz çocuklara, "çocuğum" demenizle, Allah onları öz çocuklarınız yapacak değildir. Bunlar sizin dile getirdiğiniz sözlerdir; (ama ağızlarınızdan / dillerinizden çıkan boş sözlerle gerçekleri değiştiremezsiniz.) Doğrusu Allah gerçekleri söyler ve dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa yöneltir.
Ayet: 5
Ey İslam'a inananlar, evlat edindiğiniz çocuklara (gizlemeden) atalarını bildirin. Bu, Allah'a göre daha doğru bir davranıştır. Atalarını bilmiyorsanız da, onlar sizin öz çocuklarınız olmazlar. Onlar ancak (din) kardeşleriniz ve dostlarınız olabilirler. Şunu da iyi bilin ki, kasıtsız yaptığınız hatalardan size bir günah yazılmaz; ama kalben kasıtlı olarak yaptığınız hatalardan bir günah yüklenirsiniz. Şüphesiz ki Allah her zaman çok bağışlayandır ve en merhametlidir.
Ayet: 6
Doğrusu bu peygamber İslam'a inananlara kendi canlarından daha yakın olmalıdır. Onun hanımlarını da İslam'a inananların (manevi) anneleri sayılır. Ama Allah'ın kitabına / Kuran'a göre miras paylaşımında (İslam'a inanan) akrabalar birbirlerine (akraba olmayan) diğer İslam'a inananlardan ve muhacirlerden daha yakındır. (Vasiyet ederek) dostlarınıza hakkaniyetli bir iyilikte bulunmanız ise bu hükmün dışındadır. Doğrusu bu gerçek tüm ilahi kitaplarda yazılıdır.
Ayet: 7-8
Ey elçi, Biz (geçmişte) tüm peygamberlerden de (şimdi) senden de yeminli bir (doğruluk) sözü aldık. Doğrusu Biz Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan (senden aldığımız gibi) ağır yeminli bir (doğruluk) sözü aldık. Çünkü Allah doğru sözlü olanların doğruluğunu (ahirette) hesaba çekmek (ve onların doğruluğunu cennetle ödüllendirmek) ister. Doğrusu Allah İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlere ahirette şiddetli cezalar hazırlamıştır.
Ayet: 9-20
Ey İslam'a inananlar, Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetlerini (şükürle) anın. Hatırlayın, (Hendek savaşında İslam düşmanlarının topladığı) ordular sizin (yakınınıza) kadar geldiler; ama Biz onlara karşı kuvvetli bir rüzgar estirdik ve sizi göremediğiniz (melek) ordularla destekledik. Şüphesiz ki Allah her zaman tüm yaptıklarınızı görendir. (O savaşın başında İslam düşmanları) size yukarınızdan ve aşağınızdan saldırdılar. O vakit (korkudan) gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti; çünkü Allah'ı doğru düşünmüyordunuz. İşte o vakit orada, İslam'a inananlar sınandılar ve şiddetle sarsıldılar. Diğer yandan kalplerinde (manevi) bir hastalık (yani kişilik bozukluğu) olan münafıklar / ikiyüzlüler ise (kendi aralarında): "Allah'ın ve elçisinin bize verdikleri sözler sadece bir aldatmacaymış!" dediler. Sonra münafıklardan / ikiyüzlülerden bazıları: "Ey Yesribliler, (ey Medineliler,) burada düşmana karşı koymanız asla mümkün değil! Haydi, geri dönün!" dediler. Onlardan bazıları da -evleri açık kalmadığı halde- "Evlerimiz açık kaldı." diyerek bu peygamberden (Medine'ye geri dönmek için) izin istiyorlardı. Aslında onlar (bir bahaneyle) savaştan kaçmak istiyorlardı. Ama İslam düşmanları şehrin etrafından (dolaşıp) onlara gelselerdi ve onlardan bir fitne çıkarmaları istenseydi, o münafıklar / ikiyüzlüler hemen o isteği yerine getirirlerdi. Doğrusu daha önce onlar düşmana arkalarını dönmeyeceklerine dair Allah'a söz vermişlerdi. Sonuçta herkes Allah'a verdiği sözden hesaba çekilecektir. Ey elçi, o münafıklara / ikiyüzlülere de ki: "(İslam'ı savunmak için yapılan bu savaşta ölmekten veya öldürülmekten kaçmaya çalışsanız da) kaçmanız size hiçbir fayda sağlamayacaktır. (Çünkü Allah'ın belirlediği ecel / ölüm vaktinden kaçamazsınız.) Öyleyse şunu iyi bilin ki, (bu dünya nimetlerinden çok değil) ancak biraz yararlanabilirsiniz. (Söyleyin bakalım,) eğer Allah sizin başınıza kötü bir şeyin gelmesini dilerse, sizi Ondan (Onun takdirinden) kim koruyabilir ya da Allah size bir rahmet dilerse, (Onun lütfuna kim engel olabilir ki!)" Doğrusu onların Allah'tan başka gerçek bir dostu veya yardımcısı yoktur. Doğrusu Allah, aranızdaki münafıkların / ikiyüzlülerin kendi yakınlarına: "(İslam'ı savunmak için Hendek savaşına gitmeyin.) Yanımıza gelin." diyerek onları engellemeye çalıştıklarını bilir. Bu yüzden onlardan çok azı o savaşa gelir. Onlar size karşı çok bencildir. Ey elçi, sen onları korku anında -sanki ölüm baygınlığına girmiş biri gibi- gözleri kaymış bir halde sana bakarken de gördün. Ama onlar -korkuları geçtiğinde- mal için açgözlülük yapıp sivri dilleriyle size karşı çıkacaktır. Onlar (İslam'a inandık deseler de, aslında) İslam'a inanmamıştır. Bu yüzden Allah onların tüm yaptıklarını boşa çıkaracaktır. Şüphesiz ki bu, Allah için çok kolaydır. (Hendek savaşı bittiği halde) o münafıklar / ikiyüzlüler, putperest / müşrik Arapların topladığı orduların (henüz) gitmediğini sanıyorlardı. O ordular (tekrar) gelirse, o münafıklar / ikiyüzlüler (onlara karşı savaşmak istemiyorlardı ve) çölde bedevilerin yanında kalıp (oradan) sizin haberlerinizi sormayı arzu ediyorlardı. Şayet sizin yanınızda kalsalardı da, (İslam'ı savunmak için) çok savaşmazlardı.
Ayet: 21
Doğrusu Allah'ın elçisi sizin için -yani Allah'a ve ahiret gününe / ahiretteki hesaba inanan ve Allah'ı çokça (şükürle) anan kimseler için- çok güzel bir örnektir.
Ayet: 22-24
İslam'a inananlar putperest / müşrik Arapların topladığı orduları karşılarında gördüklerinde: "İşte bu, Allah'ın ve elçisinin bize söz verdiği şeydir. Allah ve elçisi doğruyu söylemiştir. (Bugün bizim için ya İslam için zafer kazanmak ya da İslam için can verip cenneti kazanmak vardır.)" dediler. Böylece onların ancak İslam inançları ve Allah'a teslimiyetleri / bağlılıkları artmış oldu. İslam'a inananların arasında Allah'a ve elçisine verdikleri sözü tutan kimseler / adamlar vardır. Onlardan bazıları adağını yerine getirdi. (Onlar İslam için can verip şehit oldu.) Bazıları da (İslam için canlarını vermeye hazır bir halde) sözlerini değiştirmeden beklerler. Böylece Allah doğru sözlü olanların doğruluğunu ödüllendirecektir; münafıkları / ikiyüzlüleri ise cezalandıracaktır. Ama Allah dilerse bazılarını affeder, yani tövbe edip İslam'a inananların tövbelerini kabul eder. Şüphesiz ki Allah her zaman çok bağışlayandır ve en merhametlidir.
Ayet: 25
Doğrusu (Hendek savaşının sonunda) Allah İslam'ı inkar eden putperest / müşrik Arapları hiçbir başarı elde edemeden öfkeleriyle geri döndürmüştür. Şüphesiz ki Allah (İslam'ı savunmak için yaptıkları) savaşta İslam'a inananlara yeter. Şüphesiz ki Allah her zaman en güçlüdür ve en üstündür.
Ayet: 26-27
Ey İslam'a inananlar, Allah ehli kitaptan (Medineli Yahudilerden) düşmanlarınıza (Hendek savaşında) destek veren (ve sizi arkadan vurmaya çalışan) kimseleri (Beni Kurayza Yahudilerini) de kalelerinden aşağıya indirip onların kalplerine bir korku soktu. Siz (Hendek savaşından sonra Beni Kurayza Yahudilerine karşı yaptığınız savaşta) onlardan bazılarını öldürüyordunuz, bazılarını da esir alıyordunuz. (Bu savaşın sonunda) Allah önceden Beni Kurayza Yahudilerine ait olan servetleri, yerleri ve daha gitmediğiniz nice toprakları size bıraktı. Şüphesiz ki Allah her zaman her şeye gücü yetendir.
Ayet: 28-29
Ey peygamber, (senden daha fazla dünya imkanları isteyen) hanımlarına de ki: "Eğer siz bu dünya hayatını ve onun (geçici) süslerini istiyorsanız, (siz bilirsiniz.) Öyleyse (haydi) gelin, ben sizi bazı dünya imkanlarıyla donattıktan sonra güzellikle bırakayım (boşayayım.) Ama eğer Allah'ı, elçisini ve ahiret yurdunu (cenneti) istiyorsanız, şunu iyi bilin ki, Allah (dünyaya aldanmadan) iyi işler yapanlarınıza (ahirette) büyük bir ödül (olan cenneti) hazırlamıştır."
Ayet: 30-31
Ey bu peygamberin hanımları, (siz İslam'a inananların anneleri sayılırsınız.) Sizden kim kanıtlanmış utanç verici / çirkin bir şey yaparsa, onun cezası iki kat fazla olur. Şüphesiz ki bu, Allah için çok kolaydır. Diğer yandan sizden kim (kendini İslam'a adayıp) Allah'a ve elçisine uyarsa ve düzeltici / iyi işler yaparsa, Biz onun ödülünü de iki kat fazla veririz. Sonuçta Biz onlara cömert (sonsuz) cennet nimetlerini hazırlamışızdır.
Ayet: 32-34
Ey bu peygamberin hanımları, siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. (Siz diğer kadınlar için güzel bir örnek olmalısınız.) Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakınıyorsanız, sakın kalplerinde (manevi) bir hastalık (yani kişilik bozukluğu) olan münafıkların / ikiyüzlülerin hoşlandığı gibi sözü eğip (yalan söylemeyin!) Daima hakkaniyetli bir şekilde konuşun. Ey bu peygamberin hanımları, -evlerinizin içinde olsanız bile- sade olun. Sakın (İslam'dan) önceki cahiliyye döneminin gösterişini sergilemeyin! Namazı düzenli kılmakla beraber (İslam için) zekat verin ve Allah'a ve elçisine uyun. Ey bu peygamberin ev halkı, Allah sizden atılan pislikleri / iftiraları gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister. Ey bu peygamberin hanımları, evlerinizde okunup aktarılan Allah'ın bildirdiği gerçekleri ve en doğru hükümleri anıp (öğüt alın.) Şüphesiz ki Allah her zaman (büyük) lütuflar sahibidir ve her şeyden ayrıntısıyla haberdardır.
Ayet: 35-36
Doğrusu Allah, erkek-kadın tüm İslam'ı kabul eden, İslam'a gönülden inanan, Allah'a boyun eğen, doğru sözlü olan, (İslam için) sabırla dayanışarak hareket eden, Ona duydukları derin saygıdan kalbi ürperen, (İslam için) yardım yapan, oruç tutan, iffetlerini koruyan ve Allah'ı çokça (şükürle) anan kimselere bağışlamasını ve büyük bir ödül (olan cenneti) hazırlamıştır. Ama herkes şunu iyi bilsin ki, Allah ve elçisi bir konuda (kesin) bir hüküm verdiği takdirde, erkek-kadın tüm İslam'a inananların -başka bir seçenek olmaksızın- o hükmü kabul etmesi gerekir. Öyleyse Allah'a ve elçisine karşı çıkan kimseler büyük bir sapkınlığa düşmüşlerdir.
Ayet: 37-40
Ey peygamber, sen Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de iyilik ettiğin (kölelikten kurtarıp evlatlık edindiğin Zeyd'e): "Boşanma / eşini yanında tut. (Ey Zeyd,) Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakın." diyordun. Ama ey peygamber, sen Allah'ın ortaya çıkaracağı bir gerçeği (yani Zeyd'in evliliğinin sürmeyeceğini bastırıp) içinde saklıyordun (ve Zeyd'in boşanmasına engel olmaya çalışıyordun.) Sonra sen (Zeyd'in boşandığı o kadını toplumun olumsuz baskısından kurtarmak için nikahına almayı düşündün; ama) insanların dedikodusundan çekiniyordun. Şüphesiz ki Allah, Ondan çekinilmeye daha layıktır. Ama Zeyd o kadından boşandıktan ve tüm bağlantılarını kestikten sonra, Biz seni o kadınla evlendirdik. Çünkü Biz İslam'a inananlara (Zeyd gibi kölelikten kurtarılan ve) evlatlık edinilen kimselerin boşandıkları ve tüm bağlantılarını kestikleri eşleriyle evlenmede bir sıkıntı olmadığını bildirmek istedik. Böylece Allah'ın emri gerçekleşmiş oldu. Herkes şunu iyi bilsin ki, -Allah'ın ona emrettikleri konusunda- bu elçiye bir sıkıntı yoktur. Bu, Allah'ın daha önce gelip geçmiş tüm insanlara da uyguladığı bir yasadır. Böylece Allah'ın emri Onun takdiriyle gerçekleşmiş oldu. Onlar (peygamberler) Allah'ın gönderdiği gerçekleri duyuran, Allah'a karşı çıkmaktan korkan ve Ondan başkasından korkmayan kimselerdir. Şüphesiz ki Allah herkesi hesaba çekmeye yeter. (Ey insanlar, şunu iyi bilin ki,) Muhammed sizden hiçbir adamın babası değildir ancak Allah'ın elçisidir ve peygamberlerin sonuncusudur. Şüphesiz ki Allah her zaman her şeyi en iyi bilendir.
Ayet: 41-44
Ey İslam'a inananlar, Allah'ı çokça (şükürle) anın. Sabah-akşam daima Onun yüceliğini anarak hareket edin. Şunu iyi bilin ki, sizi destekleyen Allah'tır. (Allah'ın emriyle) melekler de sizi desteklerler. Çünkü Allah sizi karanlıklardan İslam'ın aydınlığına çıkarmak ister. Şüphesiz ki Allah İslam'a inananlara her zaman en merhametlidir. İslam'a inananların Allah'la buluşacağı gün (kıyamet günü) melekler onlara: "Selam / esenlikler üzerinize olsun." diyerek saygılarını sunacaktır. Çünkü Allah onlara ahirette cömert / sonsuz bir ödül (olan cenneti) hazırlamıştır.
Ayet: 45-48
Ey peygamber, Biz seni (insanlara) bir şahit, bir müjdeci, bir uyarıcı, Allah'ın izniyle / lütfuyla onları Allah'a davet eden bir davetçi ve aydınlatıcı bir ışık olarak gönderdik. Öyleyse İslam'a inananlara ahirette Allah tarafından büyük bir lütuf (cennet) verileceğini müjdele. (Ey elçi,) sakın İslam'ı inkar eden putperest / müşrik Araplara ve münafıklara / ikiyüzlülere uyma. İnkarcıların incitmelerine / çirkin sözlerine aldırış etme (ve diğer insanları İslam'a davet et. Yalnız Allah'a güvenip dayan. Şüphesiz ki Allah savunucu olarak yeter.
Ayet: 49
Ey İslam'a inananlar, İslam'a inanan kadınlarla evlenip onlara hiç dokunmadan boşarsanız, onlardan (üç ay) iddet süresi beklemelerini isteme hakkınız yoktur. (Böyle bir boşanmada) boşandığınız kadınlara (belirlediğiniz bir mehir varsa, yarısını; yoksa uygun gördüğünüz bir tazminat bedelini) ödeyin ve onları (zorbalık etmeden) güzellikle bırakın.
Ayet: 50
Ey peygamber, Biz sana, mehirlerini verip evlendiğin hanımlarını ve (nikah kıyabileceğin) Allah'ın sana lütfedip (evlenmeyi) eline izin verdiği / helal kıldığı kadınları helal kıldık. Böylece Biz sana Mekke'den Medine'ye hicret eden amca kızlarını, hala kızlarını, dayı kızlarını ve teyze kızlarını helal kıldık. Ayrıca Biz sana -İslam'a inanan bir kadın kendini peygambere adayıp (onunla mehir istemeden evlenmek istiyorsa) ve peygamber de onunla evlenmek istiyorsa- diğer İslam'a inananlardan farklı olarak, yani sadece sana özgü olarak (mehir vermeden) evlenmeyi helal kıldık. Ey elçi, sana bir sıkıntı olmasın diye, Biz (bu ilahi kitapta / Kuran'da) İslam'a inananların eşleri ve (beraber bulunmayı) ellerine izin verdiğimiz / helal kıldığımız kimseler hakkında emrettiğimiz şeyleri ortaya koyduk. Şüphesiz ki Allah her zaman çok bağışlayandır ve en merhametlidir.
Ayet: 51
Ey peygamber, hanımlarından dilediğinden ayrılabilir ve dilediğini yanında tutabilirsin. Ayrıldığın hanımlardan istediğine (boşanma gerçekleşmeden) geri dönmende de bir günah yoktur. (Ey peygamber, şunu iyi bil ki, senin samimi / gerçek duygularınla hareket etmen) hanımlarının mutlu olması, üzülmemesi ve senin onlara verdiklerinden razı olmaları bakımından en uygun davranıştır. Ey İslam'a inananlar, şunu iyi bilin ki, Allah kalplerinizden geçenleri (niyetinizi) bilir. Şüphesiz ki Allah her zaman her şeyi en iyi bilendir ve en hoşgörülüdür.
Ayet: 52
Ey peygamber, bundan sonra başka bir kadınla evlenmek veya bir hanımını boşayıp başka bir hanımla evlenmek sana helal değildir. Artık sen -Allah'ın sana helal kıldığı mevcut nikahlı hanımlarının dışında- güzelliği hoşuna gitse de hiçbir kadınla evlenmezsin. Şüphesiz ki Allah her zaman her şeyi hakkıyla görendir.
Ayet: 53-54
Ey İslam'a inananlar, -size izin verilmedikçe- bu peygamberin evine / odalarına girmeyin. (Eğer bir sebeple onun evine geldiyseniz,) yemek vaktinin gelmesi için (orada oturup) beklemeyin. Ama (yemeğe) davet edildiğinizde gelin ve yemekten sonra konuşmaya dalmadan dağılıp gidin. Doğrusu bunlar bu peygamberi sıkıntıya soktuğu halde, o, sizden utanıp çekiniyor. Ama Allah gerçekleri söylemekten asla utanıp çekinmez. Ey İslam'a inananlar, peygamberin hanımlarından bir şey istediğinizde, bir perde arkasından isteyin. Çünkü bu, hem sizin kalpleriniz için hem de peygamberin hanımlarının kalpleri için daha temiz / nezih bir davranış olur. Ey İslam'a inananlar, şunu iyi bilin ki, Allah'ın elçisini sıkıntıya sokmanız da, ondan sonra onun hanımlarıyla evlenmeniz de size asla yakışmaz / helal değildir. Doğrusu bunlar Allah'a göre büyük günahlardır. Doğrusu siz bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de, (Allah için farketmez.) Şüphesiz ki Allah her zaman her şeyi en iyi bilendir.
Ayet: 55
(İslam'a inanan kadınlar süslerini başkalarına göstermemelidir.) Ama süslerini babalarına, çocuklarına, kardeşlerine, yeğenlerine, kadın hemcinslerine ve Allah'ın (beraber bulunmayı) ellerine izin verdiği / helal kıldığı kimselere (örneğin kocalarına, amcalarına, dayılarına, sütkardeşlerine ve gerektiğinde doktor, hemşire gibi sağlıkçılara göstermelerinde) bir günah yoktur. Ey İslam'a inanan kadınlar, Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakının. Şüphesiz ki Allah her zaman her şeye şahittir.
Ayet: 56
Doğrusu Allah ve melekleri bu peygambere destek verip yardım ederler. Ey İslam'a inananlar, siz de ona destek verin ve esenlikler dileyin.
Ayet: 57-58
Doğrusu Allah, Allah'ı ve elçisini inciten (yani Allah'a ve elçisine çirkin sözler söyleyen) kimseleri bu dünyada ve ahirette lanetlemiştir ve onlara alçaltıcı cezalar hazırlamıştır. Doğrusu erkek-kadın İslam'a inananları işlemedikleri günahlarla suçlayıp inciten kimseler de büyük bir iftirayı ve apaçık bir günahı yüklenmiştir.
Ayet: 59
Ey peygamber, hem kendi hanımlarına ve kızlarına hem de tüm inananların hanımlarına ve kızlarına de ki: "Evden dışarı çıkarken, dış elbiselerini giysinler." Böyle yapmaları, onların İslam'a inanan kadınlar olarak bilinmesi ve incitilmemesi için daha uygundur. Şüphesiz ki Allah her zaman çok bağışlayandır ve en merhametlidir.
Ayet: 60-62
Ey peygamber, herkes şunu iyi bilsin ki, eğer kalplerinde (manevi) bir hastalık (yani kişilik bozukluğu) olan münafıklar / ikiyüzlüler ve (onların yalanlarını / iftiralarını) Medine'de yayan kimseler (kötülükten) vazgeçmezlerse, Biz seni (onları cezalandırmak için) üzerlerine göndeririz. Ama o takdirde onlar sana çok yaklaşamazlar. Doğrusu (İslam düşmanlarına casusluk / yardım ettiği kanıtlanan) münafıklar / ikiyüzlüler lanetlenmiştir. Onlar (düşmana yardım etme suçundan) bulundukları her yerde tutulup (ibretlik bir ölümle) öldürülebilir. Bu, Allah'ın daha önce gelip geçmiş tüm insanlara da uyguladığı bir yasadır. Doğrusu Allah'ın uyguladığı yasalarda hiçbir değişiklik olmaz.
Ayet: 63
Ey peygamber, bazı insanlar sana kıyametin kopma vaktini soruyorlar. Ey elçi, onlara de ki: "Şunu iyi bilin ki, onun bilgisi ancak Allah'tadır. Nereden bileceksin ki? Kıyamet belki hemen şimdi bile kopabilir.
Ayet: 64-68
Herkes şunu iyi bilsin ki, Allah, İslam'ı ısrarla inkar eden kafirleri lanetlemiştir ve onlara -içinde sonsuza kadar kalmak üzere- cehennemin alevli ateşini hazırlamıştır. Sonuçta onlar hiçbir dost veya yardımcı bulamayacaktır. Yüzlerinin cehennem ateşine çevrileceği gün, İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler (kendi kendilerine): "Yazıklar olsun bize! Keşke (dünyadayken) Allah'a ve elçisine uysaydık!" diyerek (feryat edecektir.) Daha sonra onlar: "Ey Rabb'imiz, biz yöneticilerimize ve büyüklerimize uyduk; ama onlar bizi dosdoğru yoldan / İslam'dan saptırdılar. Ey Rabb'imiz, onları iki kat fazla cezalandır ve onları daha büyük bir lanete uğrat." diyecektir.
Ayet: 69
Ey İslam'a inananlar, (geçmişte) Musa'ya inciten İsrailoğulları gibi olmayın. Doğrusu Allah bu elçiyi (İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerin) çirkin sözlerinden temize çıkarmıştır; çünkü bu elçi Allah'a göre çok şerefli bir kimsedir.
Ayet: 70-71
Ey İslam'a inananlar, Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakının ve sözün doğrusunu söyleyin. (Eğer İslam'a uyarsanız,) Allah sizin işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Doğrusu Allah'a ve elçisine uyan kmseler ahirette en büyük başarıyı (cenneti) kazanacaktır.
Ayet: 72-73
Doğrusu Biz (yaratılışta) emaneti (adaletli olmayı) göklere, yere ve dağlara teklif ettik. Ama onlar bu teklifi kabul etmediler; çünkü ondan korktular. Sonra (akıl ve vicdan sahibi olan) insan bu teklifi kabul etti; ama (ne yazık ki) insan tarih boyunca (adaletli olmak yerine) çok haksız ve çok cahil / bilgisiz oldu. Bu yüzden Allah, erkek-kadın tüm münafıkları / ikiyüzlüleri ve erkek-kadın tüm putperestleri / müşrikleri (yani İslam'ı inkar eden kafirlerin tümünü) cezalandıracaktır. Diğer yandan Allah erkek-kadın tüm İslam'a inananların tövbelerini kabul edecektir. Şüphesiz ki Allah her zaman çok bağışlayandır ve en merhametlidir.

سورة الأحزاب

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللّٰهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِرٖينَ وَالْمُنَافِقٖينَؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٖيمًا حَكٖيمًاۙ ﴿1﴾ وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبٖيرًاۙ ﴿2﴾ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِؕ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَكٖيلًا ﴿3﴾ مَا جَعَلَ اللّٰهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ فٖي جَوْفِهٖۚ وَمَا جَعَلَ اَزْوَاجَكُمُ الّٰٓـٖٔي تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ اُمَّهَاتِكُمْۚ وَمَا جَعَلَ اَدْعِيَٓاءَكُمْ اَبْنَٓاءَكُمْؕ ذٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِاَفْوَاهِكُمْؕ وَاللّٰهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّبٖيلَ ﴿4﴾ اُدْعُوهُمْ لِاٰبَٓائِهِمْ هُوَ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِۚ فَاِنْ لَمْ تَعْلَمُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّٖينِ وَمَوَالٖيكُمْؕ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ فٖيمَٓا اَخْطَأْتُمْ بِهٖۙ وَلٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْؕ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا ﴿5﴾ اَلنَّبِيُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِنٖينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُٓ اُمَّهَاتُهُمْؕ وَاُولُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ فٖي كِتَابِ اللّٰهِ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُهَاجِرٖينَ اِلَّٓا اَنْ تَفْعَلُٓوا اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِكُمْ مَعْرُوفًاؕ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا ﴿6﴾ وَاِذْ اَخَذْنَا مِنَ النَّبِيّٖنَ مٖيثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَاِبْرٰهٖيمَ وَمُوسٰى وَعٖيسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ مٖيثَاقًا غَلٖيظًاۙ ﴿7﴾ لِيَسْـَٔلَ الصَّادِقٖينَ عَنْ صِدْقِهِمْۚ وَاَعَدَّ لِلْكَافِرٖينَ عَذَابًا اَلٖيمًا ﴿8﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَٓاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رٖيحًا وَجُنُودًا لَمْ تَرَوْهَاؕ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصٖيرًاۚ ﴿9﴾ اِذْ جَٓاؤُكُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا ﴿10﴾ هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَدٖيدًا ﴿11﴾ وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذٖينَ فٖي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اِلَّا غُرُورًا ﴿12﴾ وَاِذْ قَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ يَٓا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُواۚ وَيَسْتَأْذِنُ فَرٖيقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍؕ اِنْ يُرٖيدُونَ اِلَّا فِرَارًا ﴿13﴾ وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ اَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَاٰتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَٓا اِلَّا يَسٖيرًا ﴿14﴾ وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْاَدْبَارَؕ وَكَانَ عَهْدُ اللّٰهِ مَسْؤُلًا ﴿15﴾ قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ اِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ اَوِ الْقَتْلِ وَاِذًا لَا تُمَتَّعُونَ اِلَّا قَلٖيلًا ﴿16﴾ قُلْ مَنْ ذَا الَّذٖي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَ بِكُمْ سُٓوءًا اَوْ اَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةًؕ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِيًّا وَلَا نَصٖيرًا ﴿17﴾ قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّقٖينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِلٖينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَلٖيلًاۙ ﴿18﴾ اَشِحَّةً عَلَيْكُمْۚ فَاِذَا جَٓاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذٖي يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۚ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِؕ اُولٰٓئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْؕ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَسٖيرًا ﴿19﴾ يَحْسَبُونَ الْاَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُواۚ وَاِنْ يَأْتِ الْاَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ اَنَّهُمْ بَادُونَ فِي الْاَعْرَابِ يَسْـَٔلُونَ عَنْ اَنْبَٓائِكُمْؕ وَلَوْ كَانُوا فٖيكُمْ مَا قَاتَلُٓوا اِلَّا قَلٖيلًا ﴿20﴾ لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فٖي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَثٖيرًاؕ ﴿21﴾ وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَۙ قَالُوا هٰذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُؗ وَمَا زَادَهُمْ اِلَّٓا اٖيمَانًا وَتَسْلٖيمًاؕ ﴿22﴾ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُؗ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدٖيلًاۙ ﴿23﴾ لِيَجْزِيَ اللّٰهُ الصَّادِقٖينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِقٖينَ اِنْ شَٓاءَ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُورًا رَحٖيمًاۚ ﴿24﴾ وَرَدَّ اللّٰهُ الَّذٖينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْرًاؕ وَكَفَى اللّٰهُ الْمُؤْمِنٖينَ الْقِتَالَؕ وَكَانَ اللّٰهُ قَوِيًّا عَزٖيزًاۚ ﴿25﴾ وَاَنْزَلَ الَّذٖينَ ظَاهَرُوهُمْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ صَيَاصٖيهِمْ وَقَذَفَ فٖي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ فَرٖيقًا تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَرٖيقًاۚ ﴿26﴾ وَاَوْرَثَكُمْ اَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ وَاَرْضًا لَمْ تَطَؤُهَاؕ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَدٖيرًا ﴿27﴾ يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ اِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا وَزٖينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ اُمَتِّعْكُنَّ وَاُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَمٖيلًا ﴿28﴾ وَاِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْاٰخِرَةَ فَاِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ اَجْرًا عَظٖيمًا ﴿29﴾ يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِؕ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَسٖيرًا ﴿30﴾ وَمَنْ يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُؤْتِهَٓا اَجْرَهَا مَرَّتَيْنِۙ وَاَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَرٖيمًا ﴿31﴾ يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِنَ النِّسَٓاءِ اِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذٖي فٖي قَلْبِهٖ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَعْرُوفًاۚ ﴿32﴾ وَقَرْنَ فٖي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُولٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰتٖينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُؕ اِنَّمَا يُرٖيدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهٖيرًاۚ ﴿33﴾ وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلٰى فٖي بُيُوتِكُنَّ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ لَطٖيفًا خَبٖيرًا ﴿34﴾ اِنَّ الْمُسْلِمٖينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتٖينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقٖينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرٖينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعٖينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقٖينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّٓائِمٖينَ وَالصَّٓائِمَاتِ وَالْحَافِظٖينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرٖينَ اللّٰهَ كَثٖيرًا وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظٖيمًا ﴿35﴾ وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْؕ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبٖينًا ﴿36﴾ وَاِذْ تَقُولُ لِلَّذٖٓي اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْفٖي فٖي نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْدٖيهِ وَتَخْشَى النَّاسَۚ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰيهُؕ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَرًا زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ حَرَجٌ فٖٓي اَزْوَاجِ اَدْعِيَٓائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَرًاؕ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولًا ﴿37﴾ مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ فٖيمَا فَرَضَ اللّٰهُ لَهُؕ سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذٖينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُؕ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ قَدَرًا مَقْدُورًاۙ ﴿38﴾ اَلَّذٖينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللّٰهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ اَحَدًا اِلَّا اللّٰهَؕ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَسٖيبًا ﴿39﴾ مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَؕ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلٖيمًا ﴿40﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْرًا كَثٖيرًاۙ ﴿41﴾ وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَصٖيلًا ﴿42﴾ هُوَ الَّذٖي يُصَلّٖي عَلَيْكُمْ وَمَلٰٓئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِؕ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنٖينَ رَحٖيمًا ﴿43﴾ تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌۚ وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْرًا كَرٖيمًا ﴿44﴾ يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذٖيرًاۙ ﴿45﴾ وَدَاعِيًا اِلَى اللّٰهِ بِاِذْنِهٖ وَسِرَاجًا مُنٖيرًا ﴿46﴾ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنٖينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَضْلًا كَبٖيرًا ﴿47﴾ وَلَا تُطِعِ الْكَافِرٖينَ وَالْمُنَافِقٖينَ وَدَعْ اَذٰيهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِؕ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَكٖيلًا ﴿48﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَكَحْتُمُ الْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَاۚ فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحًا جَمٖيلًا ﴿49﴾ يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَحْلَلْنَا لَكَ اَزْوَاجَكَ الّٰتٖٓي اٰتَيْتَ اُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَمٖينُكَ مِمَّٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ الّٰتٖي هَاجَرْنَ مَعَكَؗ وَامْرَاَةً مُؤْمِنَةً اِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ اِنْ اَرَادَ النَّبِيُّ اَنْ يَسْتَنْكِحَهَا خَالِصَةً لَكَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنٖينَؕ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ فٖٓي اَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌؕ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا ﴿50﴾ تُرْجٖي مَنْ تَشَٓاءُ مِنْهُنَّ وَتُـْٔوٖٓي اِلَيْكَ مَنْ تَشَٓاءُؕ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَؕ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ تَقَرَّ اَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَٓا اٰتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّؕ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا فٖي قُلُوبِكُمْؕ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٖيمًا حَلٖيمًا ﴿51﴾ لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَمٖينُكَؕ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَقٖيبًا ﴿52﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِرٖينَ اِنٰيهُۙ وَلٰكِنْ اِذَا دُعٖيتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِسٖينَ لِحَدٖيثٍؕ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْيٖ مِنْكُمْؗ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْيٖ مِنَ الْحَقِّؕ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍؕ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّؕ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِهٖٓ اَبَدًاؕ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظٖيمًا ﴿53﴾ اِنْ تُبْدُوا شَيْـًٔا اَوْ تُخْفُوهُ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلٖيمًا ﴿54﴾ لَا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ فٖٓي اٰبَٓائِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓائِهِنَّ وَلَٓا اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَٓائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّۚ وَاتَّقٖينَ اللّٰهَؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَهٖيدًا ﴿55﴾ اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّؕ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيمًا ﴿56﴾ اِنَّ الَّذٖينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُهٖينًا ﴿57﴾ وَالَّذٖينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا ﴿58﴾ يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَٓاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّؕ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَؕ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا ﴿59﴾ لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذٖينَ فٖي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِي الْمَدٖينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ فٖيهَٓا اِلَّا قَلٖيلًاۚۛ ﴿60﴾ مَلْعُونٖينَۚۛ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْتٖيلًا ﴿61﴾ سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذٖينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْدٖيلًا ﴿62﴾ يَسْـَٔلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِؕ قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللّٰهِؕ وَمَا يُدْرٖيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَرٖيبًا ﴿63﴾ اِنَّ اللّٰهَ لَعَنَ الْكَافِرٖينَ وَاَعَدَّ لَهُمْ سَعٖيرًاۙ ﴿64﴾ خَالِدٖينَ فٖيهَٓا اَبَدًاۚ لَا يَجِدُونَ وَلِيًّا وَلَا نَصٖيرًاۚ ﴿65﴾ يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَٓا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا ﴿66﴾ وَقَالُوا رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَٓاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّبٖيلَا ﴿67﴾ رَبَّنَٓا اٰتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْنًا كَبٖيرًا ﴿68﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذٖينَ اٰذَوْا مُوسٰى فَبَرَّاَهُ اللّٰهُ مِمَّا قَالُواؕ وَكَانَ عِنْدَ اللّٰهِ وَجٖيهًا ﴿69﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدٖيدًاۙ ﴿70﴾ يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْؕ وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظٖيمًا ﴿71﴾ اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُؕ اِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًاۙ ﴿72﴾ لِيُعَذِّبَ اللّٰهُ الْمُنَافِقٖينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِكٖينَ وَالْمُشْرِكَاتِ وَيَتُوبَ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِؕ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا ﴿73﴾