45- CASİYE SURESİNİN KISA TEFSİRİ

CASİYE SURESİNİN ANLAMI



"En bağışlayıcı ve en merhametli olan Allah'ın adıyla,"

Ayet: 1-5
HA-MİM ( Dikkat! ) Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, bu ilahi kitap / Kuran en üstün olan ve en doğru kararı veren Allah tarafından indirilmiştir. Doğrusu göklerde ve yerde İslam'a inananlara bildirdiğimiz nice gerçekler vardır. Allah'ın sizi yaratmasında ve çeşitli canlıları yeryüzünde yaymasında kesin olarak bilmek isteyen kimselere bildirdiğimiz nice gerçekler vardır. Doğrusu geceyle gündüzün yer değiştirmesinde, Allah'ın -bir nimet olarak- gökten yağdırdığı yağmurla toprağı ölü / kurak halinden sonra diriltmesinde ve rüzgarlara yön vermesinde de aklını kullananlara bildirdiğimiz nice gerçekler vardır.
Ayet: 6
Ey elçi, işte bunlar sana gerçeklerle okuyup aktardığımız "Allah'ın bildirdiği" gerçeklerdir. Peki, insanlar Allah'ın sözünden ve bildirdiği gerçeklerden sonra hangi söze inanabilirler ki?
Ayet: 7-10
Doğrusu iftiracı ve günahkar olan putperest / müşrik Arapların her birine (ahirette) yazık olacaktır. Çünkü onlar Allah'ın bildirdiği gerçekler kendilerine okunup aktarıldığında, işittikleri halde sanki işitmemiş gibi davranıp, büyüklük taslayarak İslam'ı ısrarla inkar ediyorlar. Öyleyse ey elçi, onlara ahiretteki şiddetli cezaları müjdele. Bildirdiğimiz gerçeklerden birini öğrendiklerinde onu alaya aldıklarından, onlar ahirette alçaltıcı cezalara uğrayacaktır. Doğrusu cehennem (sonsuza kadar) onların peşindedir. (Dünyadayken) kazandıkları şeyler de, Allah'tan başka (güya) dost edindikleri (putlar / sahte ilahlar) da onları (Allah'ın) hiçbir (cezasından) kurtaramayacaktır. Sonuçta onlar ahirette büyük cezalara uğrayacaktır.
Ayet: 11
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, bu ilahi kitap / Kuran, (Allah'ın size gönderdiği) bir doğruluk rehberidir. (Bu ilahi kitaba / Kuran'a uymayıp) Rabb'lerinin bildirdiği gerçekleri ısrarla inkar eden kimseler ise en pisinden / kötüsünden şiddetli cezalara uğrayacaktır.
Ayet: 12-13
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, rızkınızı aramanız için emriyle denizleri hizmetinize sunan ve denizlerde gemileri yüzdüren Allah'tır. Umulur ki şükredersiniz. Doğrusu göklerde ve yerde olan her şeyi lütfundan hizmetinize sunan Allah'tır. İşte bunda düşünüp öğüt alan kimselere bildirdiğimiz nice gerçekler vardır.
Ayet: 14-15
Ey elçi, İslam'a inananlara de ki: "Allah'ın ceza günlerine (yani ahirete) inanmayan putperest / müşrik Arapları bağışlasınlar (ve onları İslam'a davet etsinler.) Çünkü Allah her topluma yaptklarının karşılığını vermek ister. Öyleyse her kim düzeltici / iyi işler yaparsa, bu, onun kendi yararına olur; her kim de kötü bir iş yapararsa, bu, onun kendi zararına olur. Sonuçta hepiniz ahirette Rabb'inizin huzuruna döndürülüp (tüm yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz.)"
Ayet: 16-17
Geçmişte Biz İsrailoğullarına da ilahi kitaplar, doğru hükümler ve peygamberlik verdik. Biz onlara temiz / sağlıklı nimetler de lütfettik. Biz onları Firavuna ve adamlarına üstün getirdik. Biz onlara her konuda apaçık kanıtlar verdik; ama onlar kendilerine bu ilahi bilgi (yani bu ilahi kitap / Kuran) geldikten sonra kıskançlıkları yüzünden (İslam'dan) ayrılığa düştüler. Ama ey elçi, Rabb'in onların (İslam'dan) ayrılığa düştüğü konularda kıyamet günü hükmünü verecektir.
Ayet: 18-22
Ey elçi, Biz sana her konuda İslam dininin kurallarını (şeriatını) benimsettik. Öyleyse İslam dininin kurallarına (şeriatına) uy. Sakın ilahi kitabı bilmeyen kimselerin kötü arzularına uyma! Çünkü onlar seni Allah'ın hiçbir cezasından kurtaramazlar. Doğrusu haksızlıkta / zulümde ısrar eden zalimler birbirlerinin dostlarıdır; ama Allah da emirlerine duyarlıca sorumlu davranan ve yasaklarından sakınan kimselerin dostudur. Doğrusu bu ilahi kitap / Kuran, gerçekleri kesin olarak bilmek isteyen kimseler için insanların gönül gözlerini açan ilahi gerçeklerdir, bir doğruluk rehberidir ve bir rahmettir. Öyleyse kötülük yapan kimseler Bizim onların hayatları ve ölümleriyle, İslam'a inanıp düzeltici / iyi işler yapan kimselerin hayatlarını ve ölümlerini bir tutacağımızı sanmasınlar. (Doğrusu kötülerle iyileri bir tutan kimseler) çok kötü hüküm veriyorlar. Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah gökleri ve yeri gerçeklerle yaratmıştır. Çünkü Allah herkese (dünyada) yaptığının karşılığını hiçbir haksızlık edilmeden ahirette vermek ister.
Ayet: 23
Ey elçi, kötü arzularını ilahlaştıran kimseleri biliyorsun. Allah onları -bilerek- ısrarlı sapkınlıkları içinde bırakmıştır. Doğrusu Allah onların (gerçekleri işitmek istemeyen) kulaklarını ve (günahta ısrar eden) kalplerini mühürlemiştir; (gerçekleri görmek istemeyen) gözlerini de perdelemiştir. Öyleyse ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah'tan başka hiç kimse böylelerini dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa yöneltemez. Artık gerçekleri düşünüp öğüt almanız gerekir!
Ayet: 24-25
Putperest / müşrik Araplardan bazıları: "Bu dünya hayatından başka bir hayatımız yoktur (ve öldükten sonra ahirette diriltilecek değiliz.) Çünkü biz (sadece bu dünyada) yaşarız ve ölürüz ve bizi ancak zaman yok eder." dediler. Ama onların bu konuda hiçbir bilgisi / belgesi yoktur. Onlar sadece kendi zanlarını / boş iddialarını doğru sanırlar. (Ne yazık ki) putperest / müşrik Araplardan bazıları bildirdiğimiz apaçık gerçekler kendilerine okunup aktarıldığında (İslam'a inananlara): "Eğer doğruyu söylüyorsanız, / eğer ahiret varsa, (ölmüş) atalarımızı (diriltip) getirin de görelim!" demekten başka bir iddia ortaya koymadılar.
Ayet: 26-27
Ey elçi, de ki: "Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah size hayat verendir, (ecel / ölüm vaktiniz geldiğinde) sizi öldürendir ve -hiç şüphesiz (gelecek) olan kıyamet gününde- sizi (diriltip) bir araya toplayacak (ve tüm yaptıklarınızdan hesaba çekecek) olandır." Ama (ne yazık ki) insanlardan birçoğu gerçekleri anlamak istemez. Şüphesiz ki Allah göklerin ve yerin tek hükümranıdır. Doğrusu kıyametin koptuğu gün batıl inançlara (hurafelere) inananların (tümü) zarara uğrayıp kaybedecektir."
Ayet: 28-29
Ey elçi, kıyamet günü tüm toplulukların diz çöktüğünü ve her topluluğun kendi kitabına (yani amel defterine) çağrıldığını göreceksin. O gün Allah insanlara: "(Dünyada) yaptıklarınızın karşılığı size bugün (ahirette) verilecektir. İşte bu (amel defteri) size gerçekleri konuşan kitabımızdır. Doğrusu Biz yaptığınız her şeyi kaydederiz." diyecektir.
Ayet: 30-35
(Kıyamet günü) İslam'a inanıp düzeltici / iyi işler yapan kimselerin durumu ise farklı olacaktır. Sonuçta Rabb'leri (oAllah) İslam'a inananları rahmetine (ve cennetine) sokacaktır. En büyük başarı da budur. (O gün) Allah İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlere: "(Dünyada) bildirdiğim gerçekler size okunup aktarıldı; ama siz büyüklük tasladınız. Çünkü siz günahta ısrar eden suçlulardınız. Size, 'Doğrusu Allah'ın verdiği (her) söz bir gerçektir ve kıyamet -hiç şüphesiz- kopacaktır' denildiğinde, siz, 'Doğrusu biz kıyametin kopması nedir bilmiyoruz; onun sadece bir zan / boş bir iddia olduğuna inanıyoruz ve onu asla kabul etmiyoruz.' demiştiniz." diyecektir. Sonuçta İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler yaptıkları kötülüklerle karşılaşacak ve alaya aldıkları cezayla kuşatılacaktır. (Ahirette) Allah tarafından onlara: "Siz (dünyadayken) bu buluşma gününüzü unuttuğunuzdan, bugün de Biz sizi (cehennemde) unutacağız. Sonuçta (ahirette) sizin sığınağınız cehennem ateşi olacaktır ve siz orada yardımcısız / çaresiz kalacaksınız. Çünkü siz Allah'ın bildirdiği gerçekleri alaya aldınız ve dünya hayatına aldandınız. Sonuçta bugün İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler cehennemden çıkarılmayacaktır; çünkü onların tövbeleri (ahirette / iş işten geçtikten sonra) kabul edilmeyecektir." denilecektir.
Ayet: 36-37
Öyleyse ey insanlar, 'göklerin, yerin ve tüm varlıkların Rabb'i olan Allah'a hamdolsun' demelisiniz. Doğrusu göklerde ve yerde büyüklük sadece Allah'a aittir. Şüphesiz ki Allah en üstündür ve en doğru kararı verendir.

سورة الجاثية

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

حٰمٓؕ ﴿1﴾ تَنْزٖيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَزٖيزِ الْحَكٖيمِ ﴿2﴾ اِنَّ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍ لِلْمُؤْمِنٖينَ ﴿3﴾ وَفٖي خَلْقِكُمْ وَمَا يَبُثُّ مِنْ دَٓابَّةٍ اٰيَاتٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَؕ ﴿4﴾ وَاخْتِلَافِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ مِنَ السَّمَٓاءِ مِنْ رِزْقٍ فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَتَصْرٖيفِ الرِّيَاحِ اٰيَاتٌ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَۙ ﴿5﴾ تِلْكَ اٰيَاتُ اللّٰهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّۚ فَبِاَيِّ حَدٖيثٍ بَعْدَ اللّٰهِ وَاٰيَاتِهٖ يُؤْمِنُونَ ﴿6﴾ وَيْلٌ لِكُلِّ اَفَّاكٍ اَثٖيمٍۙ ﴿7﴾ يَسْمَعُ اٰيَاتِ اللّٰهِ تُتْلٰى عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًا كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَاۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَلٖيمٍ ﴿8﴾ وَاِذَا عَلِمَ مِنْ اٰيَاتِنَا شَيْـًٔاۨ اتَّخَذَهَا هُزُوًاؕ اُولٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُهٖينٌؕ ﴿9﴾ مِنْ وَرَٓائِهِمْ جَهَنَّمُۚ وَلَا يُغْنٖي عَنْهُمْ مَا كَسَبُوا شَيْـًٔا وَلَا مَا اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْلِيَٓاءَۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظٖيمٌؕ ﴿10﴾ هٰذَا هُدًىۚ وَالَّذٖينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ لَهُمْ عَذَابٌ مِنْ رِجْزٍ اَلٖيمٍ ﴿11﴾ اَللّٰهُ الَّذٖي سَخَّرَ لَكُمُ الْبَحْرَ لِتَجْرِيَ الْفُلْكُ فٖيهِ بِاَمْرِهٖ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهٖ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَۚ ﴿12﴾ وَسَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ جَمٖيعًا مِنْهُؕ اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ ﴿13﴾ قُلْ لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا يَغْفِرُوا لِلَّذٖينَ لَا يَرْجُونَ اَيَّامَ اللّٰهِ لِيَجْزِيَ قَوْمًا بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿14﴾ مَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِنَفْسِهٖۚ وَمَنْ اَسَٓاءَ فَعَلَيْهَاؗ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ ﴿15﴾ وَلَقَدْ اٰتَيْنَا بَنٖٓي اِسْرَٓاءٖيلَ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى الْعَالَمٖينَۚ ﴿16﴾ وَاٰتَيْنَاهُمْ بَيِّنَاتٍ مِنَ الْاَمْرِۚ فَمَا اخْتَلَفُٓوا اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُۙ بَغْيًا بَيْنَهُمْؕ اِنَّ رَبَّكَ يَقْضٖي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فٖيمَا كَانُوا فٖيهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿17﴾ ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَرٖيعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذٖينَ لَا يَعْلَمُونَ ﴿18﴾ اِنَّهُمْ لَنْ يُغْنُوا عَنْكَ مِنَ اللّٰهِ شَيْـًٔاؕ وَاِنَّ الظَّالِمٖينَ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۚ وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُتَّقٖينَ ﴿19﴾ هٰذَا بَصَٓائِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ ﴿20﴾ اَمْ حَسِبَ الَّذٖينَ اجْتَرَحُوا السَّيِّـَٔاتِ اَنْ نَجْعَلَهُمْ كَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ سَوَٓاءً مَحْيَاهُمْ وَمَمَاتُهُمْؕ سَٓاءَ مَا يَحْكُمُونَ ﴿21﴾ وَخَلَقَ اللّٰهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ وَلِتُجْزٰى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ﴿22﴾ اَفَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ وَاَضَلَّهُ اللّٰهُ عَلٰى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلٰى سَمْعِهٖ وَقَلْبِهٖ وَجَعَلَ عَلٰى بَصَرِهٖ غِشَاوَةًؕ فَمَنْ يَهْدٖيهِ مِنْ بَعْدِ اللّٰهِؕ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ ﴿23﴾ وَقَالُوا مَا هِيَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَٓا اِلَّا الدَّهْرُۚ وَمَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍۚ اِنْ هُمْ اِلَّا يَظُنُّونَ ﴿24﴾ وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ مَا كَانَ حُجَّتَهُمْ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا ائْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ ﴿25﴾ قُلِ اللّٰهُ يُحْيٖيكُمْ ثُمَّ يُمٖيتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَا رَيْبَ فٖيهِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ ﴿26﴾ وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِؕ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَخْسَرُ الْمُبْطِلُونَ ﴿27﴾ وَتَرٰى كُلَّ اُمَّةٍ جَاثِيَةً كُلُّ اُمَّةٍ تُدْعٰٓى اِلٰى كِتَابِهَاؕ اَلْيَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿28﴾ هٰذَا كِتَابُنَا يَنْطِقُ عَلَيْكُمْ بِالْحَقِّؕ اِنَّا كُنَّا نَسْتَنْسِخُ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿29﴾ فَاَمَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُدْخِلُهُمْ رَبُّهُمْ فٖي رَحْمَتِهٖؕ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْمُبٖينُ ﴿30﴾ وَاَمَّا الَّذٖينَ كَفَرُوا اَفَلَمْ تَكُنْ اٰيَاتٖي تُتْلٰى عَلَيْكُمْ فَاسْتَكْبَرْتُمْ وَكُنْتُمْ قَوْمًا مُجْرِمٖينَ ﴿31﴾ وَاِذَا قٖيلَ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ فٖيهَا قُلْتُمْ مَا نَدْرٖي مَا السَّاعَةُۙ اِنْ نَظُنُّ اِلَّا ظَنًّا وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِنٖينَ ﴿32﴾ وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهٖ يَسْتَهْزِؤُنَ ﴿33﴾ وَقٖيلَ الْيَوْمَ نَنْسٰيكُمْ كَمَا نَسٖيتُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَا وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِرٖينَ ﴿34﴾ ذٰلِكُمْ بِاَنَّكُمُ اتَّخَذْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُوًا وَغَرَّتْكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ فَالْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ ﴿35﴾ فَلِلّٰهِ الْحَمْدُ رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَرَبِّ الْاَرْضِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ ﴿36﴾ وَلَهُ الْكِبْرِيَٓاءُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ ﴿37﴾