44- DUHAN SURESİNİN KISA TEFSİRİ

DUHAN SURESİNİN ANLAMI



"En bağışlayıcı ve en merhametli olan Allah'ın adıyla,"

Ayet: 1-6
HA-MİM ( Dikkat! ) Bu apaçık ilahi kitap / Kuran gerçeklere şahittir. Doğrusu Biz bu ilahi kitabı / Kuran'ı bereketli bir gecede (Kadir gecesinde) indirdik. -Doğrusu Biz insanları her zaman uyarmışızdır.- O gece en doğru hükümlerle dolu olan emirlerimiz yanlışlardan ayrılıp (apaçık belli olur.) -Doğrusu Biz emirlerimizi her zaman göndermişizdir.- Ey elçi, herkes şunu iyi bilsin ki, Biz bu ilahi kitabı / Kuran'ı (insanlara) Rabb'inin bir rahmeti / nimeti olarak indirdik. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işitendir ve her şeyi en iyi bilendir.
Ayet: 7-9
Allah göklerin, yerin ve arasındakilerin (yani her şeyin) tek Rabb'idir. (Ey putperest / müşrik Araplar,) eğer bu gerçeği kesin olarak bilirseniz, (putları / sahte ilahları bırakıp İslam'a inanırsınız.) Allah'tan başka ilah yoktur / Allah tüm varlıkların tek ilahıdır. Doğrusu yaşatan da öldüren de Allah'tır. Doğrusu Allah sizin de geçmiş atalarınızın da (yani hepinizin) tek Rabb'idir. Ama (ne yazık ki) putperest / müşrik Araplar (dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa yönelmek yerine) şüphe içinde oyalanıyorlar.
Ayet: 10-14
Öyleyse ey elçi, göğün büyük bir (felaket) dumanını getireceği kıyamet gününü gözle. O duman (İslam'ı ısrarla inkar eden) insanları kaplayıp çok şiddetli bir ceza olacaktır. O vakit onlar: "Ey Rabb'imiz, bizden bu cezayı kaldır. Artık İslam'a inandık." diyecektir. (Ama iş işten geçtikten sonra) öğüt almalarının onlara hiçbir yararı olmayacaktır. Çünkü (dünyadayken) onlara apaçık bir elçi gelmesine rağmen onlar o elçiden yüz çevirip: "Bu adam bir şeyler öğrenmiş ama aklını yitirmiş / delirmiş biridir." dediler.
Ayet: 15-16
(Ey İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler,) Biz sizden (bu dünya hayatındaki) cezaları biraz kaldırdığımızda, siz hemen (İslam'ı inkara) geri dönüyorsunuz. Ama kıyamet günü Biz İslam'ı ısrarla inkar eden kafirleri büyük kuvvetimizle tutup (cezalandıracağız.) Doğrusu Biz onlara hak ettikleri cezaları vereceğiz.
Ayet: 17-21
Geçmişte Biz -putperest / müşrik Araplardan önce- Firavunun toplumunu da onlara değerli bir elçimizi (yani Musa'yı) göndererek sınadık. Musa onlara: "(Kendinize köle ettiğiniz) Allah'ın kullarını (yani İsrailoğullarını) bana teslim edin. Şunu iyi bilin ki, ben Allah'ın size gönderdiği güvenilir bir elçiyim. Sakın Allah'a karşı büyüklük taslamayın (ve Allah'ın kullarına zorbalık etmeyin!) Doğrusu ben size apaçık bir yetkiyle geldim. Ayrıca ben sizin beni aranızdan kovmanızdan -benim de sizin de- hepimizin tek Rabb'i olan Allah'a sığındım. Eğer bana inanmadıysanız, benden uzak durabilirsiniz." dedi.
Ayet: 22-29
O vakit Musa Rabb'ine: "Ey Rabb'im, bunlar günahta ısrar eden suçlu kimselerdir. (Sen İslam'a inananlara yardım et.)" diyerek dua etti. Rabb'i de ona: "Öyleyse kullarımı geceleyin yola çıkar; ama onlar (Firavun ve ordusu tarafından) takip edilecektir. (Siz denizden geçtikten sonra) bırak (arkanızda ikiye ayrılmış durumda olan) deniz öylece açık kalsın. Sonuçta (sizi takip eden) o ordu suda boğulacaktır." dedi. (Onlar suda boğularak öldüler ve) geride nice bahçeleri, pınarları, ekin tarlalarını, seçkin makamlarını ve içinde keyif aldıkları (tüm) dünya güzelliklerini bıraktılar. Bu böyledir. Biz onların geride bıraktığı her şeyi başkalarına verdik. Doğrusu gökte ve yerde hiç kimse onlara ağlamadı ve onları özlemedi.
Ayet: 30-33
Geçmişte Biz İsrailoğullarını Firavunun alçaltıcı cezalarından kurtardık. Doğrusu Firavun aşırıya giden (günahta ısrar eden) bir zorbaydı. Doğrusu Biz İsrailoğullarını bilerek seçip Firavuna ve adamlarına üstün getirdik ve onlara bildirdiğimiz gerçekleri lütfettik. Ama o gerçeklerden her biri (onlar için) apaçık bir sınavdı.
Ayet: 34-37
Doğrusu putperest / müşrik Araplardan bazıları (İslam'a inananlara): "Doğrusu bir defa öldük mü bir daha dirilecek değiliz. Eğer doğruyu söylüyorsanız, / eğer ahiret varsa, (ölmüş) atalarımızı (diriltip) getirin de görelim!" diyorlar. Doğrusu Tubba toplumu da cezalandırıp yok ettiğimiz önceki (nice) inkarcı toplumlar da putperest / müşrik Araplardan daha üstünlerdi. (Biz onları cezalandırdık;) çünkü onlar günahta ısrar eden suçlulardı.
Ayet: 38-39
Doğrusu Biz gökleri, yeri ve arasındakileri (yani her şeyi) bir oyun için yaratmadık. Biz gökleri ve yeri ancak gerçeklerle yarattık. Ama (ne yazık ki) insanlardan birçoğu gerçekleri anlamak istemez.
Ayet: 40-50
Herkes şunu iyi bilsin ki, son hüküm günü / kıyamet günü tüm insanların (Allah'ın huzurunda) buluşma vaktidir. Doğrusu o gün (en yakın) dostlar bile birbirlerine hiçbir fayda veremeyecektir ve insanlar -Allah'ın rahmetini lütfettiği kimseler hariç- yardımsız / çaresiz kalacaktır. Şüphesiz ki Allah en üstündür ve en merhametlidir. Ahirette günahkarlar cehennemdeki (zehirli) zakkum ağacından yiyecektir ve onların midelerinin içi sanki bir eritme potası gibi fokur fokur kaynayacaktır. Allah (cehennemde görevli olan meleklere): "İslam'ı ısrarla inkar eden kafirleri tutun ve cehennem ateşinin içine atın. Sonra onların başlarından aşağıya kaynar sıcak (su) cezasından dökün." diyecektir. Allah onlara: "Cezanızı çekin! Siz (dünyadayken) üstünlük ve şeref sahibiydiniz; (ama bugün alçaldınız.) Çünkü bu, sizin şüphe ettiğiniz / inanmadığınız cehennemdir." diyecektir.
Ayet: 51-56
Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranan ve yasaklarından sakınan kimseler ise ahirette en güvenli yerde (cennette) olacaktır. Onlar cennet bahçelerinde ve pınarlarında bulunacak ve ince-kalın ipekli kumaşlardan elbiseler giyinip karşılıklı (sohbet edecektir.) Bu böyledir. (Cennette) Biz onları güzel gözlü eşler ile evlendireceğiz. Onlar cennette güven içinde istedikleri her meyveye erişecekler. Doğrusu dünyada öldükten sonra (ahirette) bir daha ölüm olmayacaktır ve Allah cennete giren kimseleri cehennem ateşi cezasından koruyacaktır.
Ayet: 57-59
Ey elçi, cennetteki tüm nimetler) Rabb'inin lütfuyla (gerçekleşecektir.) En büyük başarı da budur. Ey elçi, herkes şunu iyi bilsin ki, Biz bu ilahi kitabı / Kuran'ı senin dilinle (Arapça) indirmemizin tek sebebi, onun ilk muhatap olan Araplara kolaylaştırmak istememizdir. Umulur ki insanlar gerçekleri düşünüp öğüt alırlar. Öyleyse ey elçi, (onların ne yapacaklarını) gözle. Doğrusu onlar da (senin ne yapacağını) gözlüyorlar.

سورة الدخان

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

حٰمٓؕ ﴿1﴾ وَالْكِتَابِ الْمُبٖينِۙ ﴿2﴾ اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ فٖي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِرٖينَ ﴿3﴾ فٖيهَا يُفْرَقُ كُلُّ اَمْرٍ حَكٖيمٍؕ ﴿4﴾ اَمْرًا مِنْ عِنْدِنَاؕ اِنَّا كُنَّا مُرْسِلٖينَۚ ﴿5﴾ رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَؕ اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْعَلٖيمُۙ ﴿6﴾ رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِنٖينَ ﴿7﴾ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْيٖ وَيُمٖيتُؕ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّلٖينَ ﴿8﴾ بَلْ هُمْ فٖي شَكٍّ يَلْعَبُونَ ﴿9﴾ فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُبٖينٍۙ ﴿10﴾ يَغْشَى النَّاسَؕ هٰذَا عَذَابٌ اَلٖيمٌ ﴿11﴾ رَبَّنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ اِنَّا مُؤْمِنُونَ ﴿12﴾ اَنّٰى لَهُمُ الذِّكْرٰى وَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مُبٖينٌۙ ﴿13﴾ ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌۢ ﴿14﴾ اِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَلٖيلًا اِنَّكُمْ عَٓائِدُونَۢ ﴿15﴾ يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرٰىۚ اِنَّا مُنْتَقِمُونَ ﴿16﴾ وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَرٖيمٌۙ ﴿17﴾ اَنْ اَدُّٓوا اِلَيَّ عِبَادَ اللّٰهِؕ اِنّٖي لَكُمْ رَسُولٌ اَمٖينٌۙ ﴿18﴾ وَاَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللّٰهِۚ اِنّٖٓي اٰتٖيكُمْ بِسُلْطَانٍ مُبٖينٍۚ ﴿19﴾ وَاِنّٖي عُذْتُ بِرَبّٖي وَرَبِّكُمْ اَنْ تَرْجُمُونِؗ ﴿20﴾ وَاِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا لٖي فَاعْتَزِلُونِ ﴿21﴾ فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُلَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ ﴿22﴾ فَاَسْرِ بِعِبَادٖي لَيْلًا اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ ﴿23﴾ وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْوًاؕ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ ﴿24﴾ كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ ﴿25﴾ وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرٖيمٍۙ ﴿26﴾ وَنَعْمَةٍ كَانُوا فٖيهَا فَاكِهٖينَۙ ﴿27﴾ كَذٰلِكَ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْمًا اٰخَرٖينَ ﴿28﴾ فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَرٖينَ ﴿29﴾ وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنٖٓي اِسْرَٓاءٖيلَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُهٖينِۙ ﴿30﴾ مِنْ فِرْعَوْنَؕ اِنَّهُ كَانَ عَالِيًا مِنَ الْمُسْرِفٖينَ ﴿31﴾ وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَمٖينَۚ ﴿32﴾ وَاٰتَيْنَاهُمْ مِنَ الْاٰيَاتِ مَا فٖيهِ بَلٰٓؤٌا مُبٖينٌ ﴿33﴾ اِنَّ هٰٓؤُلَٓاءِ لَيَقُولُونَۙ ﴿34﴾ اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُولٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَرٖينَ ﴿35﴾ فَأْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ ﴿36﴾ اَهُمْ خَيْرٌ اَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۙ وَالَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْؕ اَهْلَكْنَاهُمْؗ اِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِمٖينَ ﴿37﴾ وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبٖينَ ﴿38﴾ مَا خَلَقْنَاهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿39﴾ اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ مٖيقَاتُهُمْ اَجْمَعٖينَۙ ﴿40﴾ يَوْمَ لَا يُغْنٖي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْـًٔا وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۙ ﴿41﴾ اِلَّا مَنْ رَحِمَ اللّٰهُؕ اِنَّهُ هُوَ الْعَزٖيزُ الرَّحٖيمُ ﴿42﴾ اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ ﴿43﴾ طَعَامُ الْاَثٖيمِۚۛ ﴿44﴾ كَالْمُهْلِۚۛ يَغْلٖي فِي الْبُطُونِۙ ﴿45﴾ كَغَلْيِ الْحَمٖيمِ ﴿46﴾ خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَحٖيمِۚ ﴿47﴾ ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهٖ مِنْ عَذَابِ الْحَمٖيمِؕ ﴿48﴾ ذُقْۚۙ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَزٖيزُ الْكَرٖيمُ ﴿49﴾ اِنَّ هٰذَا مَا كُنْتُمْ بِهٖ تَمْتَرُونَ ﴿50﴾ اِنَّ الْمُتَّقٖينَ فٖي مَقَامٍ اَمٖينٍۙ ﴿51﴾ فٖي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ ﴿52﴾ يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِلٖينَۚ ﴿53﴾ كَذٰلِكَ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ عٖينٍؕ ﴿54﴾ يَدْعُونَ فٖيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ اٰمِنٖينَۙ ﴿55﴾ لَا يَذُوقُونَ فٖيهَا الْمَوْتَ اِلَّا الْمَوْتَةَ الْاُولٰىۚ وَوَقٰيهُمْ عَذَابَ الْجَحٖيمِۙ ﴿56﴾ فَضْلًا مِنْ رَبِّكَؕ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظٖيمُ ﴿57﴾ فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ ﴿58﴾ فَارْتَقِبْ اِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ ﴿59﴾