8- ENFAL SURESİNİN KISA TEFSİRİ

Enfal Suresi, Bedir Savaşının sonunda savaş ganimetlerinin (=enfal) nasıl paylaşılacağını açıklar; İslam dinini (Allah'ın evrensel barış düzenini) korumak için bazen savaşın kaçınılmaz olduğunu bildirir ve Allah'ın İslam'a inananlara her zaman yardım ettiğini vurgular.

ENFAL SURESİNİN ANLAMI



"En bağışlayıcı ve en merhametli olan Allah'ın adıyla,"

Ayet: 1-4
Ey elçi, (İslam'a inananlardan bazıları) sana savaş ganimetleri hakkında soruyorlar. Ey elçi, onlara de ki: "Herkes şunu iyi bilsin ki, savaş ganimetlerini paylaştırma yetkisi ancak Allah'a ve elçisine aittir. Öyleyse ey İslam'a inananlar, eğer Allah'a inandıysanız Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakının, aranızdaki ilişkileri düzeltin ve Allah'a ve elçisine uyun." Doğrusu İslam'a inananlar Allah anıldığında kalpleri ürperen, Onun bildirdiği gerçekler okunup aktarıldığında inançları artan ve yalnız Rabb'lerine güvenip dayanan kimselerdir. Onlar namazı düzenli kılmakla beraber kendilerine lütfettiğimiz nimetlerden (İslam için) harcama / yardım yaparlar. İşte onlar İslam'a gerçekten inanan kimselerdir. Onlara ahirette Rabb'lerinin huzurunda yüksek dereceler, bağışlanma ve cömert (sonsuz) cennet nimetleri vardır.
Ayet: 5-6
Ey elçi, Rabb'in seni evinden (düşmana karşı savaş için) gerçeklerle çıkardığında, İslam'a inananlardan bazıları bundan hoşlanmadılar. Onlar, (o savaşın gerekliliği) kendilerine açıkça belli olduğu halde -sanki göz göre göre ölüme sevk edildiklerini ima edip- seninle gerçekler hakkında tartışıyorlardı.
Ayet: 7-8
Ey İslam'a inananlar, hatırlayın, (Bedir'de) Allah size (düşmana ait) iki topluluktan biriyle karşılaşacağınızı söz verirken, siz daha güçsüz olanla karşılaşmayı arzu ediyordunuz. Ama Allah gerçekleri kendi sözleriyle ortaya koymak ve İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerin kökünü kazımak istiyordu. Doğrusu Allah -günahta ısrar eden suçlular hoşlanmasalar da- gerçekleri ortaya koymak ve batıl inançları (hurafeleri) yok etmek ister.
Ayet: 9-11
Ey İslam'a inananlar, hatırlayın, (Bedir'de) siz (savaşı kazanmak için) Rabb'inizden yardım istiyordunuz. Allah da size: "Ben size art arda bin melek gönderip yardım edeceğim." diyerek olumlu cevap vermişti. Ey İslam'a inananlar, şunu iyi bilin ki, Allah bu mucizeyi ancak (size) bir müjde olsun ve kalpleriniz onunla huzur bulsun diye yaratmıştır. Şüphesiz ki yardım / zafer başkasından değil ancak Allah'tandır. Şüphesiz ki Allah en üstündür ve en doğru kararı verendir. Hatırlayın, (Bedir'de) Allah sizi lütfundan güven duygusu hissettiren hafif bir uykuyla kaplıyordu ve üzerinize (serinletici bir) yağmur yağdırıyordu. Çünkü O, sizi (kötü düşünceden) temizlemek, şeytanın pisliği (olan "bu sıcakta savaşılmaz" vesvesesinden) kurtarmak, kalplerinizi birbirine bağlamak ve ayaklarınızı sağlamlaştırmak / kararlılığınızı artırmak istiyordu.
Ayet: 12-14
Ey elçi, (Bedir'de) Rabb'in meleklere: "Ben sizinle beraberim. Öyleyse İ̇slam'a inananları (güven duygusuyla) sağlamlaştırın. Doğrusu Ben İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerin kalplerine korku salacağım. Haydi, (İslam'a inananlarla beraber onlara karşı savaşan düşmanların) boyunlarına ve (kılıç tutup saldıran) parmaklarına vurun." diye vahiy ediyordu / bildiriyordu. Çünkü onlar Allah'a ve elçisine karşı düşmanlık ettiler. Öyleyse Allah'a ve elçisine düşmanlık edenler şunu iyi bilsinler ki, Allah (hak edenleri) şiddetle cezalandırandır. İşte gerçek budur. Haydi, cezanızı çekin. Doğrusu İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler, ahirette de cehennem ateşi cezasına uğrayacaktır.
Ayet: 15-16
Ey İslam'a inananlar, savaşta İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerle karşılaştığınızda sakın onlara arka dönüp kaçmayın. Çünkü savaş günü -savaşmak için başka bir cepheye veya bölüğe çekilenler hariç- düşmana arka dönüp savaştan kaçanlar, Allah'ın öfkesini / cezasını hak ederler. Allah'ın cezasını hak edenlerin ahiretteki sığınağı cehennem olacaktır. Doğrusu cehennem varılacak en kötü yerdir.
Ayet: 17-18
Ey İslam'a inananlar, şunu iyi bilin ki, (İslam'ı savunmak için savaşırken) düşmanlarınızı siz değil Allah öldürmektedir. (Aynı şekilde) bir ok attığında da onu sen değil Allah atmaktadır. Doğrusu (sizin Bedir'de yaşadıklarınız) Allah'ın İslam'a inananları güzel bir sınavla sınaması içindir. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işitendir ve her şeyi en iyi bilendir. İşte gerçek budur. Sonuçta Allah İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerin planlarını bozandır.
Ayet: 19
(Ey putperest / müşrik Araplar, eğer İslam'a inanmanız için bir mucize) zafer istiyorsanız, işte size (İslam'a inananların Bedir savaşında kazandığı) zafer geldi. Artık (İslam'ı inkardan ve yaptığınız kötülüklerden) vazgeçerseniz, bu, sizin için iyi olur; ama (inkara) dönerseniz, Biz de (sizi cezalandırmaya) döneriz. Doğrusu topluluğunuz, -ne kadar çok olursa olsun- sizi cezamızdan asla kurtaramaz. Şunu iyi bilin ki, Allah İslam'a inananlarla beraberdir.
Ayet: 20-23
Ey İslam'a inananlar, Allah'a ve elçisine uyun. (Bu elçiden) gerçekleri dinlerken, sakın ondan yüz çevirmeyin. Dinlemedikleri halde 'dinledik' diyenler gibi de olmayın! Doğrusu aklını kullanmayan ve gerçeklere karşı sağır ve dilsiz davranan kimseler Allah'a göre yaratıkların en kötüleridir. Şayet Allah onlarda bir iyilik görseydi onlara gerçekleri işittirirdi. (Ama Allah onlarda bir iyilik / İslam'a yöneliş görmemiştir.) Doğrusu O, gerçeklere ısrarla sağır davranan kimselere (zorla) işittirse bile, onlar gerçeklerden / İslam'dan / doğruluktan yüz çevirmeyi sürdürürler.
Ayet: 24-25
Ey İslam'a inananlar, sizi, sizi dirilten (İslam dinine) davet eden Allah'a ve elçisine olumlu cevap verin. Şunu iyi bilin ki, Allah kişiyle kalbinin arasına girer. (Allah herkesin kalbine iyiliği emreder; kötülüğü ise yasaklar.) Sonuçta siz ahirette Onun huzurunda toplanıp (tüm yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz.) Öyleyse sadece haksızlıkta / zulümde ısrar edenlerinize değil tüm topluma zarar verecek olan fitneden (saldırganlıktan) sakının. Şunu iyi bilin ki, Allah (hak edenleri) şiddetle cezalandırandır.
Ayet: 26
Ey İslam'a inananlar, hatırlayın, geçmişte siz yeryüzünde zayıf / mağdur durumda olan ve bazı insanların saldırılarından endişe eden bir azınlıktınız. Ama Allah sizi (hicretten sonra Medine'de) barındırıp yardımıyla destekledi ve size helal / temiz / sağlıklı nimetlerini lütfetti. Umulur ki şükredersiniz.
Ayet: 27-28
Ey İslam'a inananlar, Allah'a, elçisine ve size emanet edilen şeylere bile bile ihanet etmeyin. Şunu iyi bilin ki, servetleriniz ve çocuklarınız bir sınavdır. Doğrusu en büyük ödül ahirette Allah'ın huzurundadır.
Ayet: 29
Ey İslam'a inananlar, şunu iyi bilin ki, eğer siz Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakınırsanız, Allah size iyiyi kötüden ayırma bilincini verir; kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Şüphesiz ki Allah büyük lütufların sahibidir.
Ayet: 30-33
Ey elçi, hatırla, (sen Mekke'deyken) İslam'ı inkar eden putperest / müşrik Araplar seni hapsetmek, öldürmek ya da sürgün etmek için planlar yapıyorlardı. Ama onlar bir plan yaparlarsa, Allah da bir plan yapar. Şüphesiz ki Allah en iyi planı yapandır. Onlardan bazıları, bildirdiğimiz gerçekler kendilerine okunup aktarıldığında: "(Evet,) dinledik; ama -dilersek- biz de bunların benzerini söyleyebiliriz. Bunlar ancak eskilerin masallarıdır." dediler. Başka bir vakit de onlar (alay ederek): "Ey Allah'ım, bunlar Senden gelen gerçeklerse / doğrularsa, hemen gökten üzerimize taş yağdır veya bize şiddetli bir ceza ver." dediler. Ey elçi, onlar şunu iyi bilsinler ki, sen onların arasındayken, Allah'ın onları cezalandırması söz konusu değildir. Doğrusu onlar (hatadan dönüp / tövbe edip İslam'a inanırlarsa ve Ondan) bağışlanma dilerlerse, Allah onları cezalandıracak değildir.
Ayet: 34-35
Allah, (İslam'a inananların) Mescidi Haram'a girmesini engelleyen putperest / müşrik Arapları niçin cezalandırmasın ki! Onlar hiçbir zaman Mescidi Haram'ın dostları / koruyucuları olmadılar. Mescidi Haram'ın (gerçek) dostları / koruyucuları ancak Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranan ve yasaklarından sakınan kimselerdir; ama putperest / müşrik Arapların birçoğu gerçekleri anlamak istemez. Putperest / müşrik Arapların kutsal evdeki / Kabe'deki namazı sadece ıslık ve alkış sesleri çıkarmaktan ibaretti. Sonuçta (ahirette) onlara: "Öyleyse İslam'ı ısrarla inkar etmenizin cezasını çekeceksiniz." denilecektir.
Ayet: 36-37
Doğrusu İslam'ı inkar eden putperest / müşrik Araplardan bazıları insanları Allah'ın dosdoğru yolundan / İslam'dan / doğruluktan alıkoymak için servetlerinden harcıyorlar ve daha da harcayacaklar. Ama bu yaptıkları (ahirette) onlar için bir pişmanlık acısı olacaktır ve onlar (büyük) bir yenilgeye uğrayacaktır. Sonuçta (ahirette) İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerin (tümü) cehennemde toplanacaktır. Çünkü Allah kötüyü iyiden ayırmak ve kötüleri üst üste koyup yığarak hepsini cehenneme atmak ister. İşte onlar (ahirette) zarara uğrayıp kaybedecek olan kimselerdir.
Ayet: 38
Ey elçi, İslam'ı inkar eden kafirlere de ki: "Eğer kötülüklerine son verip (İslam'a inanırlarsa,) onların geçmiş günahları bağışlanacaktır. Ama (inkara) geri dönerlerse, Allah'ın geçmişte (ısrarlı günahkarlara) uyguladığı yasalar onlara da uygulanacaktır.
Ayet: 39
Ey İslam'a inananlar, fitne (saldırganlık) bitene ve "din" tümüyle Allah'ın dini / İslam olana kadar (İslam düşmanlarına) karşı savaşın. Ama onlar fitneye (saldırganlığa) son verirlerse, (siz de onlara karşı savaşa son verin.) Şüphesiz ki Allah herkesin tüm yaptıklarını görür / ahirette herkesi hesaba çekecektir.
Ayet: 40
Ey İslam'a inananlar, eğer bazı insanlar ısrarla gerçeklerden / İslam'dan / doğruluktan yüz çevirirlerse, (sakın onlarla dostluk yapmayın!) Şüphesiz ki Allah sizin (gerçek) dostunuzdur. Şüphesiz ki Allah en iyi dosttur ve en iyi yardımcıdır.
Ayet: 41
Ey İslam'a inananlar, şunu iyi bilin ki, savaşta elde edilen ganimetlerin beşte biri Allah'a, elçisine, en yakından başlayıp (ihtiyaç sahiplerine,) yetimlere, yoksullara ve yolda / sokakta kalan zor durumdaki kimselere aittir. Eğer 'Allah'a' ve (Bedir'de) iki ordunun karşı karşıya gelip iyinin kötüden ayrıldığı gün, bu kulumuza (elçimize) indirdiğimiz hükümlere inandıysanız, (bu elçiye uyun.) Şüphesiz ki Allah her şeye gücü yetendir.
Ayet: 42
Ey İslam'a inananlar, hatırlayın, (Bedir'de) siz vadinin (Medine'ye) yakın tarafındaydınız, düşman ordusu ise vadinin uzak tarafındaydı, (İslam'a inananların Mekke'deki evlerinden gasp edilen malları Şam'da satmak için yola çıkan) kervan da sizin aşağınızdaydı. Siz sözleşseydiniz bile böyle bir buluşmayı denk getiremezdiniz; ama Allah olmasını hükmettiği şeyi gerçekleştirmek istiyordu. Çünkü Allah bazılarının apaçık bir kanıtla cezasını bulup yok olmasını, bazılarının da apaçık bir kanıtla yaşamasını istiyordu. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işitendir ve her şeyi en iyi bilendir.
Ayet: 43
Ey elçi, hatırla, Allah sana onları rüyanda az gösteriyordu. Şayet Allah sana onları çok gösterseydi, yanlış yapardınız ve (Bedir'deki) göreviniz hakkında çekişirdiniz. Ama Allah (size yardım edip) esenlik verdi. Şüphesiz ki Allah herkesin kalbinden geçeni (niyetini) en iyi bilendir.
Ayet: 44
Ey İslam'a inananlar, -siz (Bedir'de) düşman ordusuyla karşı karşıya gelene kadar- Allah sizin gözlerinizde onları, onların gözlerinde de sizi az gösteriyordu. Çünkü Allah olmasını hükmettiği şeyi gerçekleştirmek istiyordu. Sonuçta her konu (hesabının sorulması için) Allah'ın huzuruna döndürülecektir.
Ayet: 45-46
Ey İslam'a inananlar, düşman bir toplulukla karşılaştığınızda kararlılık gösterin ve Allah'ı çokça (şükürle) anın. Umulur ki kurtuluşa / gerçek mutluluğa / cennet nimetlerine erişirsiniz. Allah'a ve elçisine uyun ve sakın birbirinizle çekişmeyin! Aksi takdirde yanlış yaparsınız ve gücünüz gider. Öyleyse sabırla dayanışarak hareket edin. Şüphesiz ki Allah (İslam için) sabırla dayanışarak hareket eden kimselerle beraberdir.
Ayet: 47-49
Ey İslam'a inananlar, (size karşı savaşmak için) kibir ve gösteriş ile yurtlarından çıkan ve Allah'ın dosdoğru yolundan / İslam'dan / doğruluktan alıkoyan kimseler gibi olmayın. Şüphesiz ki Allah onların tüm yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır. (Bedir savaşından önce) şeytan İslam'ı inkar eden putperest / müşrik Araplara, yaptıkları kötü işleri / günahları süslü gösterip: "Bugün hiç kimse sizi yenemez; çünkü ben size yakınım." demişti. Ama iki ordu savaş için karşı karşıya geldiğinde, şeytan onlara verdiği sözden dönüp: "Doğrusu ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğiniz (gerçeği) görüyorum ve Allah'tan korkuyorum. Şüphesiz ki Allah (hak edenleri) şiddetle cezalandırandır." dedi. (Bedir savaşından önce) kalplerinde (manevi) bir hastalık (yani kişilik bozukluğu) olan münafıklar / ikiyüzlüler ise (İslam'a inananları kasdedip): "Dinleri (İslam) onları aldatmış." diyorlardı. Ama yalnız Allah'a güvenip dayanan kimseler şunu iyi bilirler ki, Allah en üstündür ve en doğru kararı verendir.
Ayet: 50-55
Ey elçi, (ölüm) meleklerini İslam'ı inkar eden (putperest / müşrik Arapların) canlarını alırken, onların yüzlerine ve arkalarına vurup: "Cehennem yangını cezasını çekin. Bu ceza sizin dünyadayken işlediğiniz günahların karşılığıdır. Şüphesiz ki Allah kullarına hiçbir haksızlık etmez." derlerken bir görseydin. (Ne yazık ki) putperest / müşrik Araplar -aynen Firavun ve onun beraberinde olanlar ve daha önceki inkarcılar gibi- Allah'ın bildirdiği gerçekleri yalanladılar. Ama Allah önceki inkarcıları (ısrarlı) günahları yüzünden cezalandırmıştır. Şüphesiz ki Allah en güçlüdür ve (hak edenleri) şiddetle cezalandırandır. Doğrusu Allah bir topluma verdiği nimeti -onlar (günahta ısrar edip yaratılışta sahip oldukları doğru) karakterlerini bozmadıkça- değiştirmez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işitendir ve her şeyi en iyi bilendir. (Ne yazık ki) putperest / müşrik Araplar -aynen Firavun ve onun beraberinde olanlar ve daha önceki inkarcılar gibi- Rabb'lerinin bildirdiği gerçekleri yalanladılar. Ama Biz önceki inkarcıları (ısrarlı) günahları yüzünden cezalandırıp yok ettik. Biz Firavunu ve onun beraberinde olanları suda boğduk. Onların hepsi haksızlıkta / zulümde ısrar eden zalimlerdi. Doğrusu Allah'a göre İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler yaratıkların en kötüleridir. Çünkü onlar gerçeklere / İslam'a / doğruluğa ısrarla inanmazlar.
Ayet: 56-59
Ey elçi, antlaşma yaptığın (bazı) kimseler her defasında hiç sakınmadan (seninle yaptıkları) antlaşmalarını bozuyorlar. Öyleyse eğer onları (sana karşı) savaşırken bulursan, arkalarından sürüp dağıt. Umulur ki insanlar gerçekleri düşünüp öğüt alırlar. Ey elçi, eğer (antlaşma yaptığın) bir toplumun (antlaşmayı bozacağını öngörüp) onların hainliğinden çekinirsen, sen (onlardan önce) o antlaşmayı açık bir şekilde iptal edebilirsin. Şüphesiz ki Allah hainleri sevmez. İslam'ı inkar eden putperest / müşrik Araplar (Allah'ın cezasını) aşabileceklerini sanmasınlar. Doğrusu onlar Allah'ın cezasına asla engel olamazlar.
Ayet: 60
Ey İslam'a inananlar, (düşmana karşı) gücünüz yettiği kadar askeri kuvvetlerinizi ve savaşta bineceğiz atları / taşıtları hazır edin. Böylece Allah'ın düşmanlarını, sizin düşmanlarınızı ve sizin bilmediğiniz ama Allah'ın bildiği diğer düşmanları caydırabilirsiniz. Şunu iyi bilin ki, Allah'ın dosdoğru yolu / İslam için yaptığınız her harcamanın / yardımın karşılığı (ödülü) ahirette size hiçbir haksızlık edilmeden eksiksizce verilecektir.
Ayet: 61-64
Ey elçi, eğer düşman (savaşmaktan vazgeçip) barışa yanaşırsa, sen de barışa yanaş ve yalnız Allah'a güvenip dayan. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işitendir ve her şeyi en iyi bilendir. Onlar seni (barış diyerek) aldatmak (ve savaş için zaman kazanmak) isterlerse (onlara karşı) Allah sana yeter. Doğrusu Allah seni ve İslam'a inananları ilahi yardımıyla desteklemiş ve İslam'a inananların kalplerini uzlaştırmıştır. (Ey elçi,) sen yeryüzündeki her şeyi harcasaydın bile, onların kalplerini uzlaştıramazdın; ama Allah onların arasını (İslam için) uzlaştırdı. Şüphesiz ki Allah en üstündür ve en doğru kararı verendir. Ey peygamber, (İslam düşmanlarına karşı) Allah ve İslam'a inanıp sana uyanlar sana yeter.
Ayet: 65-66
Ey peygamber, İslam'a inananları (İslam'ı savunmak için) savaşmaya teşvik et. Ey İslam'a inananlar, şunu iyi bilin ki, sizden sabırla dayanışarak hareket eden yirmi asker düşmandan iki yüz askeri yenebilir; sizden böyle yüz asker de putperest / müşrik Araplardan bin askeri yenebilir. Çünkü onlar gerçekleri bilmek istemeyen kimselerdir. Ama Allah -aranızda zayıflar olduğunu bildiğinden- bu sorumluluğunuzu hafifletmiştir. (Allah'ın hükmüne göre) sizden sabırla dayanışarak hareket eden yüz asker düşmandan iki yüz askeri yenebilir. Sizden böyle bin asker de Allah'ın izniyle / lütfuyla onlardan iki bin askeri yenebilir. (Bu hüküm ancak düşmandan daha az olduğunuzda geçerlidir.) Şüphesiz ki Allah (İslam için) sabırla dayanışarak hareket eden kimselerle beraberdir.
Ayet: 67-68
Doğrusu bir peygambere yeryüzünde İslam'ı hakim kılmak yerine esir / köle sahibi olmak asla yakışmaz. Ama ey İslam'a inananlar, bazılarınız dünya menfaatlerini istiyorsunuz. Allah ise (sizin için) ahireti istiyor. Şüphesiz ki Allah en üstündür ve en doğru kararı verendir. Şunu iyi bilin ki, şayet Allah'ın önceden verdiği bu hükmü olmasaydı, (savaşta) esir alacağınız (ve köle edineceğiniz kimseler) yüzünden size (ahirette) büyük cezalara dokunurdu.
Ayet: 69
Ey İslam'a inananlar, (İslam'ı savunmak için yaptığınız savaşta) elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz / sağlıklı olanları yiyebilirsiniz. Ama daima Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakınmanız gerekir. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır ve en merhametlidir.
Ayet: 70-71
Ey peygamber, elinizdeki savaş esirlerine de ki: "Şunu iyi bilin ki, Allah kalbinizde bir iyilik görürse, size sizden alınandan daha iyisini verir ve sizi bağışlar. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır ve en merhametlidir." (Ey peygamber, serbest bıraktığınız) esirler sana hainlik etmek isterlerse, (şaşırma.) Çünkü onlar (senden) önce Allah'a hainlik etmiştir. Doğrusu Allah (onları esir düşürmüş ve) sana bir imkan vermiştir. Şüphesiz ki Allah her şeyi en iyi bilendir ve en doğru kararı verendir.
Ayet: 72-74
Doğrusu İslam'a inanıp Allah'ın dosdoğru yolu / İslam için Mekke'den Medine'ye hicret eden ve mallarıyla ve canlarıyla mücadele (cihat) eden kimseler (yani Muhacirler) ve Medine'de onlara kucak açıp yardım eden kimseler (yani Ensar) birbirlerinin dostudur. Ama ey İslam'a inananlar, şunu iyi bilin ki, siz İslam'a inandığı halde Mekke'den Medine'ye hicret etmeyen kimselerin korunmasından -onlar hicret edene kadar- sorumlu değilsiniz. Ama onlar dinleri (İslam) için sizden bir yardım isterlerse -aranızda antlaşma yaptığınız bir topluluğa karşı olmamak şartıyla- onlara yardım etmeniz gerekir. Şüphesiz ki Allah tüm yaptıklarınızı görendir. Diğer yandan İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler de birbirlerinin dostudur. Ey İslam'a inananlar, Allah'ın emirlerini yerine getirin; yoksa yeryüzünde sıkıntılar ve büyük bir bozgunculuk olur. Doğrusu İslam'a inanıp Allah'ın dosdoğru yolu / İslam için Mekke'den Medine'ye hicret eden ve mallarıyla ve canlarıyla mücadele (cihat) eden kimseler (yani Muhacirler) ve Medine'de onlara kucak açıp yardım eden kimseler (yani Ensar,) İslam'a gerçekten inanmış olan kimselerdir. Onlara ahirette bağışlanma ve cömert (sonsuz) cennet nimetleri vardır.
Ayet: 75
Ey İslam'a inananlar, İslam'a sonradan inanıp Mekke'den Medine'ye hicret eden ve sizinle beraber mücadele (cihat) eden kimseler de sizdendir. Ama Allah'ın kitabına / Kuran'a göre miras paylaşımında (İslam'a inanan) akrabalar birbirlerine (akraba olmayan) diğer İslam'a inananlardan daha yakındır. Şüphesiz ki Allah her şeyi en iyi bilendir.

سورة الأنفال

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الْاَنْفَالِؕ قُلِ الْاَنْفَالُ لِلّٰهِ وَالرَّسُولِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَصْلِحُوا ذَاتَ بَيْنِكُمْ وَاَطٖيعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُٓ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ ﴿1﴾ اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذٖينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اٰيَاتُهُ زَادَتْهُمْ اٖيمَانًا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَۚ ﴿2﴾ اَلَّذٖينَ يُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَؕ ﴿3﴾ اُولٰٓئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّاؕ لَهُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرٖيمٌۚ ﴿4﴾ كَمَٓا اَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِنْ بَيْتِكَ بِالْحَقِّ وَاِنَّ فَرٖيقًا مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ لَكَارِهُونَۙ ﴿5﴾ يُجَادِلُونَكَ فِي الْحَقِّ بَعْدَ مَا تَبَيَّنَ كَاَنَّمَا يُسَاقُونَ اِلَى الْمَوْتِ وَهُمْ يَنْظُرُونَؕ ﴿6﴾ وَاِذْ يَعِدُكُمُ اللّٰهُ اِحْدَى الطَّٓائِفَتَيْنِ اَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ اَنَّ غَيْرَ ذَاتِ الشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُرٖيدُ اللّٰهُ اَنْ يُحِقَّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهٖ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِرٖينَۙ ﴿7﴾ لِيُحِقَّ الْحَقَّ وَيُبْطِلَ الْبَاطِلَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَۚ ﴿8﴾ اِذْ تَسْتَغٖيثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ اَنّٖي مُمِدُّكُمْ بِاَلْفٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُرْدِفٖينَ ﴿9﴾ وَمَا جَعَلَهُ اللّٰهُ اِلَّا بُشْرٰى وَلِتَطْمَئِنَّ بِهٖ قُلُوبُكُمْۚ وَمَا النَّصْرُ اِلَّا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِؕ اِنَّ اللّٰهَ عَزٖيزٌ حَكٖيمٌ ﴿10﴾ اِذْ يُغَشّٖيكُمُ النُّعَاسَ اَمَنَةً مِنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لِيُطَهِّرَكُمْ بِهٖ وَيُذْهِبَ عَنْكُمْ رِجْزَ الشَّيْطَانِ وَلِيَرْبِطَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ الْاَقْدَامَؕ ﴿11﴾ اِذْ يُوحٖي رَبُّكَ اِلَى الْمَلٰٓئِكَةِ اَنّٖي مَعَكُمْ فَثَبِّتُوا الَّذٖينَ اٰمَنُواؕ سَاُلْقٖي فٖي قُلُوبِ الَّذٖينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْاَعْنَاقِ وَاضْرِبُوا مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍؕ ﴿12﴾ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ شَٓاقُّوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۚ وَمَنْ يُشَاقِقِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَاِنَّ اللّٰهَ شَدٖيدُ الْعِقَابِ ﴿13﴾ ذٰلِكُمْ فَذُوقُوهُ وَاَنَّ لِلْكَافِرٖينَ عَذَابَ النَّارِ ﴿14﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اِذَا لَقٖيتُمُ الَّذٖينَ كَفَرُوا زَحْفًا فَلَا تُوَلُّوهُمُ الْاَدْبَارَۚ ﴿15﴾ وَمَنْ يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُٓ اِلَّا مُتَحَرِّفًا لِقِتَالٍ اَوْ مُتَحَيِّزًا اِلٰى فِئَةٍ فَقَدْ بَٓاءَ بِغَضَبٍ مِنَ اللّٰهِ وَمَأْوٰيهُ جَهَنَّمُؕ وَبِئْسَ الْمَصٖيرُ ﴿16﴾ فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ رَمٰىۚ وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنٖينَ مِنْهُ بَلَٓاءً حَسَنًاؕ اِنَّ اللّٰهَ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌ ﴿17﴾ ذٰلِكُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ مُوهِنُ كَيْدِ الْكَافِرٖينَ ﴿18﴾ اِنْ تَسْتَفْتِحُوا فَقَدْ جَٓاءَكُمُ الْفَتْحُۚ وَاِنْ تَنْتَهُوا فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَاِنْ تَعُودُوا نَعُدْۚ وَلَنْ تُغْنِيَ عَنْكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْـًٔا وَلَوْ كَثُرَتْۙ وَاَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُؤْمِنٖينَ ﴿19﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اَطٖيعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَوَلَّوْا عَنْهُ وَاَنْتُمْ تَسْمَعُونَۚ ﴿20﴾ وَلَا تَكُونُوا كَالَّذٖينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ ﴿21﴾ اِنَّ شَرَّ الدَّوَٓابِّ عِنْدَ اللّٰهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذٖينَ لَا يَعْقِلُونَ ﴿22﴾ وَلَوْ عَلِمَ اللّٰهُ فٖيهِمْ خَيْرًا لَاَسْمَعَهُمْؕ وَلَوْ اَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ ﴿23﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اسْتَجٖيبُوا لِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ اِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيٖيكُمْۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهٖ وَاَنَّهُٓ اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ﴿24﴾ وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُصٖيبَنَّ الَّذٖينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَٓاصَّةًۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَدٖيدُ الْعِقَابِ ﴿25﴾ وَاذْكُرُٓوا اِذْ اَنْتُمْ قَلٖيلٌ مُسْتَضْعَفُونَ فِي الْاَرْضِ تَخَافُونَ اَنْ يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَاٰوٰيكُمْ وَاَيَّدَكُمْ بِنَصْرِهٖ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿26﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَخُونُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُٓوا اَمَانَاتِكُمْ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿27﴾ وَاعْلَمُٓوا اَنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۙ وَاَنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظٖيمٌ ﴿28﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَتَّقُوا اللّٰهَ يَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَانًا وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْؕ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظٖيمِ ﴿29﴾ وَاِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذٖينَ كَفَرُوا لِيُثْبِتُوكَ اَوْ يَقْتُلُوكَ اَوْ يُخْرِجُوكَؕ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّٰهُؕ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِرٖينَ ﴿30﴾ وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا قَالُوا قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَٓاءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هٰذَٓاۙ اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاطٖيرُ الْاَوَّلٖينَ ﴿31﴾ وَاِذْ قَالُوا اللّٰهُمَّ اِنْ كَانَ هٰذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِنْدِكَ فَاَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِنَ السَّمَٓاءِ اَوِ ائْتِنَا بِعَذَابٍ اَلٖيمٍ ﴿32﴾ وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَاَنْتَ فٖيهِمْؕ وَمَا كَانَ اللّٰهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ ﴿33﴾ وَمَا لَهُمْ اَلَّا يُعَذِّبَهُمُ اللّٰهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَمَا كَانُٓوا اَوْلِيَٓاءَهُؕ اِنْ اَوْلِيَٓاؤُهُٓ اِلَّا الْمُتَّقُونَ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿34﴾ وَمَا كَانَ صَلَاتُهُمْ عِنْدَ الْبَيْتِ اِلَّا مُكَٓاءً وَتَصْدِيَةًؕ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ ﴿35﴾ اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِؕ فَسَيُنْفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَؕ وَالَّذٖينَ كَفَرُٓوا اِلٰى جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَۙ ﴿36﴾ لِيَمٖيزَ اللّٰهُ الْخَبٖيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ الْخَبٖيثَ بَعْضَهُ عَلٰى بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَمٖيعًا فَيَجْعَلَهُ فٖي جَهَنَّمَؕ اُولٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ ﴿37﴾ قُلْ لِلَّذٖينَ كَفَرُٓوا اِنْ يَنْتَهُوا يُغْفَرْ لَهُمْ مَا قَدْ سَلَفَۚ وَاِنْ يَعُودُوا فَقَدْ مَضَتْ سُنَّتُ الْاَوَّلٖينَ ﴿38﴾ وَقَاتِلُوهُمْ حَتّٰى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدّٖينُ كُلُّهُ لِلّٰهِۚ فَاِنِ انْتَهَوْا فَاِنَّ اللّٰهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصٖيرٌ ﴿39﴾ وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَوْلٰيكُمْؕ نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّصٖيرُ ﴿40﴾ وَاعْلَمُٓوا اَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَاَنَّ لِلّٰهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاكٖينِ وَابْنِ السَّبٖيلِۙ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللّٰهِ وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِؕ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَدٖيرٌ ﴿41﴾ اِذْ اَنْتُمْ بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُمْ بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوٰى وَالرَّكْبُ اَسْفَلَ مِنْكُمْؕ وَلَوْ تَوَاعَدْتُمْ لَاخْتَلَفْتُمْ فِي الْمٖيعَادِۙ وَلٰكِنْ لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْرًا كَانَ مَفْعُولًاۙ لِيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَنْ بَيِّنَةٍ وَيَحْيٰى مَنْ حَيَّ عَنْ بَيِّنَةٍؕ وَاِنَّ اللّٰهَ لَسَمٖيعٌ عَلٖيمٌۙ ﴿42﴾ اِذْ يُرٖيكَهُمُ اللّٰهُ فٖي مَنَامِكَ قَلٖيلًاؕ وَلَوْ اَرٰيكَهُمْ كَثٖيرًا لَفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي الْاَمْرِ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ سَلَّمَؕ اِنَّهُ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿43﴾ وَاِذْ يُرٖيكُمُوهُمْ اِذِ الْتَقَيْتُمْ فٖٓي اَعْيُنِكُمْ قَلٖيلًا وَيُقَلِّلُكُمْ فٖٓي اَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْرًا كَانَ مَفْعُولًاؕ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ ﴿44﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اِذَا لَقٖيتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُوا وَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَثٖيرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ ﴿45﴾ وَاَطٖيعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ رٖيحُكُمْ وَاصْبِرُواؕ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِرٖينَۚ ﴿46﴾ وَلَا تَكُونُوا كَالَّذٖينَ خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بَطَرًا وَرِئَٓاءَ النَّاسِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِؕ وَاللّٰهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحٖيطٌ ﴿47﴾ وَاِذْ زَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ وَقَالَ لَا غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَاِنّٖي جَارٌ لَكُمْۚ فَلَمَّا تَرَٓاءَتِ الْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلٰى عَقِبَيْهِ وَقَالَ اِنّٖي بَرٖٓيءٌ مِنْكُمْ اِنّٖٓي اَرٰى مَا لَا تَرَوْنَ اِنّٖٓي اَخَافُ اللّٰهَؕ وَاللّٰهُ شَدٖيدُ الْعِقَابِ ﴿48﴾ اِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذٖينَ فٖي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ غَرَّ هٰٓؤُلَٓاءِ دٖينُهُمْؕ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ عَزٖيزٌ حَكٖيمٌ ﴿49﴾ وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ يَتَوَفَّى الَّذٖينَ كَفَرُواۙ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْۚ وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرٖيقِ ﴿50﴾ ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْدٖيكُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبٖيدِۙ ﴿51﴾ كَدَأْبِ اٰلِ فِرْعَوْنَۙ وَالَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْؕ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاَخَذَهُمُ اللّٰهُ بِذُنُوبِهِمْؕ اِنَّ اللّٰهَ قَوِيٌّ شَدٖيدُ الْعِقَابِ ﴿52﴾ ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّرًا نِعْمَةً اَنْعَمَهَا عَلٰى قَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْۙ وَاَنَّ اللّٰهَ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌۙ ﴿53﴾ كَدَأْبِ اٰلِ فِرْعَوْنَۙ وَالَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْؕ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْۚ فَاَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَاَغْرَقْنَٓا اٰلَ فِرْعَوْنَۚ وَكُلٌّ كَانُوا ظَالِمٖينَ ﴿54﴾ اِنَّ شَرَّ الدَّوَٓابِّ عِنْدَ اللّٰهِ الَّذٖينَ كَفَرُوا فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَۚ ﴿55﴾ اَلَّذٖينَ عَاهَدْتَ مِنْهُمْ ثُمَّ يَنْقُضُونَ عَهْدَهُمْ فٖي كُلِّ مَرَّةٍ وَهُمْ لَا يَتَّقُونَ ﴿56﴾ فَاِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ فِي الْحَرْبِ فَشَرِّدْ بِهِمْ مَنْ خَلْفَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ ﴿57﴾ وَاِمَّا تَخَافَنَّ مِنْ قَوْمٍ خِيَانَةً فَانْبِذْ اِلَيْهِمْ عَلٰى سَوَٓاءٍؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْخَٓائِنٖينَ ﴿58﴾ وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا سَبَقُواؕ اِنَّهُمْ لَا يُعْجِزُونَ ﴿59﴾ وَاَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهٖ عَدُوَّ اللّٰهِ وَعَدُوَّكُمْ وَاٰخَرٖينَ مِنْ دُونِهِمْۚ لَا تَعْلَمُونَهُمْۚ اَللّٰهُ يَعْلَمُهُمْؕ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فٖي سَبٖيلِ اللّٰهِ يُوَفَّ اِلَيْكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تُظْلَمُونَ ﴿60﴾ وَاِنْ جَنَحُوا لِلسَّلْمِ فَاجْنَحْ لَهَا وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِؕ اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْعَلٖيمُ ﴿61﴾ وَاِنْ يُرٖيدُٓوا اَنْ يَخْدَعُوكَ فَاِنَّ حَسْبَكَ اللّٰهُؕ هُوَ الَّذٖٓي اَيَّدَكَ بِنَصْرِهٖ وَبِالْمُؤْمِنٖينَۙ ﴿62﴾ وَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْؕ لَوْ اَنْفَقْتَ مَا فِي الْاَرْضِ جَمٖيعًا مَٓا اَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ اَلَّفَ بَيْنَهُمْؕ اِنَّهُ عَزٖيزٌ حَكٖيمٌ ﴿63﴾ يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللّٰهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ ﴿64﴾ يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ حَرِّضِ الْمُؤْمِنٖينَ عَلَى الْقِتَالِؕ اِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ عِشْرُونَ صَابِرُونَ يَغْلِبُوا مِائَتَيْنِۚ وَاِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ مِائَةٌ يَغْلِبُٓوا اَلْفًا مِنَ الَّذٖينَ كَفَرُوا بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَفْقَهُونَ ﴿65﴾ اَلْـٰٔنَ خَفَّفَ اللّٰهُ عَنْكُمْ وَعَلِمَ اَنَّ فٖيكُمْ ضَعْفًاؕ فَاِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ مِائَةٌ صَابِرَةٌ يَغْلِبُوا مِائَتَيْنِۚ وَاِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ اَلْفٌ يَغْلِبُٓوا اَلْفَيْنِ بِاِذْنِ اللّٰهِؕ وَاللّٰهُ مَعَ الصَّابِرٖينَ ﴿66﴾ مَا كَانَ لِنَبِيٍّ اَنْ يَكُونَ لَهُٓ اَسْرٰى حَتّٰى يُثْخِنَ فِي الْاَرْضِؕ تُرٖيدُونَ عَرَضَ الدُّنْيَا وَاللّٰهُ يُرٖيدُ الْاٰخِرَةَؕ وَاللّٰهُ عَزٖيزٌ حَكٖيمٌ ﴿67﴾ لَوْلَا كِتَابٌ مِنَ اللّٰهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ فٖيمَٓا اَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظٖيمٌ ﴿68﴾ فَكُلُوا مِمَّا غَنِمْتُمْ حَلَالًا طَيِّبًاؗ وَاتَّقُوا اللّٰهَؕ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَحٖيمٌ ﴿69﴾ يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِمَنْ فٖٓي اَيْدٖيكُمْ مِنَ الْاَسْرٰٓىۙ اِنْ يَعْلَمِ اللّٰهُ فٖي قُلُوبِكُمْ خَيْرًا يُؤْتِكُمْ خَيْرًا مِمَّٓا اُخِذَ مِنْكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْؕ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحٖيمٌ ﴿70﴾ وَاِنْ يُرٖيدُوا خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ فَاَمْكَنَ مِنْهُمْؕ وَاللّٰهُ عَلٖيمٌ حَكٖيمٌ ﴿71﴾ اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ فٖي سَبٖيلِ اللّٰهِ وَالَّذٖينَ اٰوَوْا وَنَصَرُٓوا اُولٰٓئِكَ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍؕ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يُهَاجِرُوا مَا لَكُمْ مِنْ وَلَايَتِهِمْ مِنْ شَيْءٍ حَتّٰى يُهَاجِرُواۚ وَاِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدّٖينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ اِلَّا عَلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مٖيثَاقٌؕ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصٖيرٌ ﴿72﴾ وَالَّذٖينَ كَفَرُوا بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍؕ اِلَّا تَفْعَلُوهُ تَكُنْ فِتْنَةٌ فِي الْاَرْضِ وَفَسَادٌ كَبٖيرٌؕ ﴿73﴾ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فٖي سَبٖيلِ اللّٰهِ وَالَّذٖينَ اٰوَوْا وَنَصَرُٓوا اُولٰٓئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّاؕ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرٖيمٌ ﴿74﴾ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنْ بَعْدُ وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا مَعَكُمْ فَاُولٰٓئِكَ مِنْكُمْؕ وَاُولُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ فٖي كِتَابِ اللّٰهِؕ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلٖيمٌ ﴿75﴾