"En bağışlayıcı ve en merhametli olan Allah'ın adıyla,"
Ayet: 1-3
Ey insanlar, 'gökleri ve yeri yoktan var edip yaratan ve melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı olarak var eden Allah'a hamdolsun' demelisiniz. Allah (dilediği kullarına) dilediği özelliği katar. Şüphesiz ki Allah her şeye gücü yetendir. Doğrusu Allah'ın insanlara açtığı bir rahmeti hiç kimse tutamaz; Onun tuttuğu şeyi de hiç kimse gönderemez. Şüphesiz ki Allah en üstündür ve en doğru kararı verendir. Ey insanlar, Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetlerini (şükürle) anın. Doğrusu size gökten ve yerden nimetler veren Allah'tan başka bir yaratıcı yoktur. Allah'tan başka ilah yoktur / Allah tüm varlıkların tek ilahıdır. Öyleyse gerçeklerden / İslam'dan / doğruluktan saptırılmamanız gerekir.
Ayet: 4
Ey elçi, putperest / müşrik Araplar seni yalanlıyorlarsa, şunu iyi bil ki, senden önce (İslam'a davet eden tüm elçiler de (önceki inkarcılar tarafından) yalanlanmışlardı. Sonuçta her konu (hesabının sorulması için) Allah'ın huzuruna döndürülecektir.
Ayet: 5-7
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah'ın verdiği (her) söz bir gerçektir. Öyleyse (dikkat edin) bu (geçici) dünya hayatı sizi aldatmasın. Yine (dikkat edin) aldatıcı (yani şeytan) sizi (Allah hakkında uydurduğu yalanlarla) aldatmasın. Şunu da iyi bilin ki, şeytan sizin (en büyük) düşmanınızdır. Öyleyse siz de onu düşmanınız olarak kabul edin. Doğrusu şeytan sadece kendi taraftarlarını cehennemin alevli ateşine girmeye çağırır. Böylece İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler ahirette şiddetli cezalara uğrayacaktır. Diğer yandan İslam'a inanıp düzeltici / iyi işler yapan kimselere ise (ahirette) bağışlanma ve büyük bir ödül (olan cennet) vardır.
Ayet: 8
Ama yaptıkları kötülükler kendilerine süslü görünen ve kötülükleri güzel gören kimselerin sonu kötü olacaktır. Öyleyse herkes şunu iyi bilsin ki, Allah dileyenleri (yani günahta ısrar edenleri) ısrarlı sapkınlıkları içinde bırakır; dileyenleri de dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa yöneltir. Ey elçi, artık, günahta ısrar edenler için üzülme. Şüphesiz ki Allah onların işlediği kötülükleri / günahları en iyi bilendir.
Ayet: 9
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, rüzgarları gönderip bulutları hareket ettiren Allah'tır. Böylece Biz bulutları ölü haldeki / kurak beldelere sürüp (yağmur yağdırarak) hayat vermekteyiz. Bu böyledir. Ahirette (diriltilip) toplanmanız da (çok kolay olacaktır.)
Ayet: 10
Ey insanlar, üstünlük istiyorsanız, şunu iyi bilin ki, üstünlük tümüyle Allah'a aittir. Doğrusu tüm güzel sözler Allah'a çıkar; onları yükselten (kuvvet) de düzeltici / iyi işlerdir. Sonuçta kötülüğü planlayan kimseler ahirette şiddetli cezalara uğrayacaktır; onların kötülük planları da yok olup gidecektir.
Ayet: 11
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, sizi (ilk olarak) topraktan yaratan, sonra bir damlacık sıvıdan (çoğaltan) ve sizi (erkek ve dişi olarak) eşler yapan Allah'tır. Doğrusu her dişinin gebeliği de, doğurması da ancak Allah'ın bilgisiyle gerçekleşir ve her canlının ömrünün uzun veya kısa olması (büyük / ana) bir kitapta yazılıdır. Şüphesiz ki bu, Allah için çok kolaydır.
Ayet: 12
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah'ın yarattığı iki su kütlesi (ırmaklar ve denizler) bir değildir. Biri tatlıdır ve içimi rahattır; diğeri ise tuzludur ve acımsıdır. Siz her ikisinden (yani hem denizlerden hem de ırmaklardan) taze et yiyebilirsiniz ve takındığınız bazı süsleri çıkarabilirsiniz. Ayrıca gemilerin suyu yara yara denizlerde -Allah'ın lütfundan aramanız için- yüzdüğünü görürsün. Umulur ki şükredersiniz.
Ayet: 13-14
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah (her gün) geceyi gündüze, gündüzü de geceye sokandır ve her biri belli bir süreye (ölüm vaktine) kadar hareket edecek olan Güneş'i ve Ay'ı hizmete sunandır. İşte, Rabb'iniz olan Allah'ın özellikleri böyledir. Allah her şeyin tek hükümranıdır. Ey putperestler / müşrikler, sizin Allah'tan başka dua ettiğiniz putlar / sahte ilahlar en ufak bir şeyin sahibi değildir. Siz onlara dua ederseniz, onlar sizin duanızı işitmezler. Onlar sizin duanızı işitseler bile, size olumlu cevap veremezler. Ey putperestler / müşrikler, şunu iyi bilin ki, kıyamet günü o putlar / sahte ilahlar sizin Allah'a ortak koşmanızı inkar edecektir. Doğrusu hiç kimse bu gerçekleri sana her şeyden ayrıntısıyla haberdar olan (Allah) gibi bildiremez.
Ayet: 15-17
Ey insanlar, siz Allah'a muhtaçsınız. Şüphesiz ki Allah en zengindir / hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır ve en çok övülendir. Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah dilerse sizi yok edip sizin yerinize başka insanları getirebilir. Doğrusu bunu yapmak Allah için zor değil (çok kolaydır.)
Ayet: 18
(Herkes kendi yaptığından sorumludur.) Hiç kimse başkasının günahını yüklenmez. (Kıyamet günü) bir günahkar (başkalarından) günahının yüklenilmesini istese de, onun günahından hiçbir şey yüklenilmeyecektir. O günahkarın en yakını bile (onun günahından yüklenmek istemeyecektir.) Ey elçi, sen ancak Rabb'lerine karşı çıkmaktan gönülden korkan ve namazı düzenli kılan kimseleri uyarabilirsin. Doğrusu her kim (hatadan dönüp / tövbe edip) günahından temizlenirse, o, kendi iyiliği için temizlenir. Sonuçta herkes ahirette Allah'ın huzuruna varıp tüm yaptıklarından hesaba çekilecektir.
Ayet: 19-26
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, gerçekleri görenlerle görmeyenler bir değildir; aydınlıkla karanlık da bir değildir; serinlikle sıcaklık da bir değildir; dirilerle ölüler de bir değildir. Doğrusu Allah, dileyenlere (yani İslam'a inananlara) gerçekleri işittirir. Ey elçi, sen kabirdeki ölülere (ve kalpleri ölü olanlara) İslam'a davetini işittiremezsin. Ey elçi, sen sadece bir uyarıcısın. Ey elçi, herkes şunu iyi bilsin ki, Biz seni gerçeklerle (tüm insanlara) müjdeci ve uyarıcı (olan bir elçi) olarak gönderdik. Doğrusu her toplumun geçmişinde bir uyarıcı gelip geçmiştir. Ey elçi, putperest / müşrik Araplar seni yalanlıyorlarsa, şunu iyi bil ki, önceki inkarcılar da kendilerine apaçık kanıtlar, ilahi sayfalar ve aydınlatıcı kitaplar getiren (Allah'ın onlara gönderdiği) elçilerini yalanlamışlardı. Ama sonra Ben İslam'ı ısrarla inkar eden kafirleri cezalandırdım. Sonuçta kendilerini nasıl cezalandırdığımı (gördüler.)
Ayet: 27-28
Ey elçi, Allah'ın gökten yağmur yağdırdığını biliyorsun. Böylece Biz o yağmurla farklı renklerde (çeşitli) meyveler çıkarmaktayız. Ey elçi, dağlarda beyaz, kırmızı veya simsiyah farklı renklerde (çeşitli) madenler yarattığımızı da biliyorsun. Doğrusu (Allah'ın takdiriyle) insanlar, hayvanlar ve canlı-cansız tüm varlıklar farklı renklere sahiptir. Bu böyledir. Doğrusu (renkleri ne olursa olsun) Allah'ın kullarının arasında ancak gerçekleri bilen kimseler Ona karşı çıkmaktan korkarlar. Şüphesiz ki Allah en üstündür ve çok bağışlayandır.
Ayet: 29-30
Doğrusu Allah'ın kitabını / Kuran'ı okuyup aktaran ve namazı düzenli kılmakla beraber kendilerine lütfettiğimiz nimetlerden (İslam için) -gizliden ve açıktan- harcama / yardım yapan kimseler sonsuza kadar kazandıran bir alışveriş yaptıklarına inanırlar. Çünkü Allah İslam'a inananların ahiretteki ödüllerini lütfundan fazlasıyla verecektir. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır ve fazlasıyla ödüllendirendir.
Ayet: 31
Ey elçi, herkes şunu iy bilsin ki sana vahiy ettiğimiz / bildirdiğimiz bu ilahi kitap / Kuran, gerçekleri ifade eder ve kendinden önceki (tahrif edilmiş olan) ilahi kitaplara sokulan yanlışları düzeltip doğrular. Şüphesiz ki Allah kullarının yaptıklarından haberdardır ve her şeyi hakkıyla görendir.
Ayet: 32-38
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Biz bu ilahi kitabı / Kuran'ı seçtiğimiz kullarımıza (miras / emanet) bıraktık. Doğrusu onlardan bazıları kendilerine haksızlık ederler / günah işlerler; bazıları ise dosdoğru yola / İslam'a uyarlar. Onlardan bazıları da Allah'ın izniyle / lütfuyla iyi işlerde yarışıp öne geçerler. En büyük lütuf da budur. Ahirette onlar Adn cennetlerine girecektir. Cennete giren kimseler orada altın bileklikler ve inci takılar takacak ve ipekten elbiseler giyecektir. Onlar: "Tüm üzüntülerimizi gideren Allah'a hamdolsun. Şüphesiz ki Rabb'imiz çok bağışlayandır ve fazlasıyla ödüllendirendir. Çünkü O, lütfuyla bizi içinde sonsuza kadar kalacağımız bu yurda (cennete) yerleştirmiştir. Cennette bize hiçbir yorgunluk veya bıkkınlık yoktur." diyecektir. Ahirette İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlere ise cehennem ateşi (cezası) vardır. Cehennemde onlara ölüm yoktur. Onların cehennem cezası asla hafifletilmeyecektir. Bu böyledir. Doğrusu Biz çok nankörleri cezalandırırız. Cehenneme giren kimseler: "Ey Rabb'imiz, bizi buradan çıkar ki daha önce işlediğimiz kötülüklerin yerine düzeltici / iyi işler yapalım." diyerek feryat edecektir. Allah da onlara: "Biz sizi -düşünüp öğüt almanıza yetecek kadar- bir ömür yaşattık. Üstelik size uyarıcımız da geldi. Öyleyse cezanızı çekin! Artık haksızlıkta / zulümde ısrar eden zalimler için hiçbir yardımcı yoktur." diyecektir. Şüphesiz ki Allah göklerin ve yerin tüm bilinmezlerini bilendir. Şüphesiz ki Allah herkesin kalbinden geçeni (niyetini) en iyi bilendir.
Ayet: 39
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, sizi yeryüzünde yöneticiler yapan Allah'tır. Doğrusu her kim İslam'ı ısrarla inkar ederse, onun inkarı kendi zararına olur. Doğrusu İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerin inkarı ancak Rabb'lerinin öfkesini / cezasını artırır. Doğrusu İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerin inkarı ancak onları ahiretteki kayıplarını artırır.
Ayet: 40
Ey elçi, putperest / müşrik Araplara de ki: "Bir düşünün bakalım, sizin Allah'a ortak koşup Ondan başka dua (ibadet) ettiğiniz putlar / sahte ilahlar (herhangi bir şeyi yaratmış mıdır? Hayır!) Haydi, gösterin bana bakalım, onlar yerüzünde neyi yaratmıştır? (Hiçbir şeyi!) Öyleyse (yeryüzünde bir şey yaratamayan o putların / sahte ilahların) göklerde Allah'a ortak olması mümkün müdür? (Asla!) Ya da Biz putperest / müşrik Araplara (İslam'ı inkarlarına) kanıtlayabilecekleri bir kitap mı verdik? (Hayır!) Doğrusu haksızlıkta / zulümde ısrar eden o zalimler ancak birbirlerini aldatırlar."
Ayet: 41
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah gökleri ve yeri yok olmasına engel olur. Ama (Allah'ın emriyle) gökler ve yer yok olmaya (başlarsa,) Allah'ın emrinden sonra hiç kimse onların yok olmasını engelleyemez. Şüphesiz ki Allah her zaman en hoşgörülüdür ve çok bağışlayandır.
Ayet: 42-44
İslam'ı inkar eden putperest / müşrik Araplardan bazıları -eğer onlara (Yahudilere ve Hristiyanlara geldiği gibi) bir uyarıcı / elçi gelirse- diğer toplumlardan daha doğru bir toplum olacaklarına Allah'ın adıyla büyük yeminler ettiler. Ama o uyarıcı (bu elçi) onlara geldiğinde, onların sadece nefretleri arttı. Onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar ve İslam'a inananlara kötülük planları yaptılar. Doğrusu kötülük planı yapanlar kendi kurdukları tuzaklara düşecektir. Doğrusu İslam'ı inkar eden putperest / müşrik Araplar ancak önceki inkarcılara uygulanan yasayı (cezayı) bekliyorlar. Doğrusu Allah'ın uyguladığı yasalarda hiçbir değişiklik ya da sapma olmaz. Doğrusu putperest / müşrik Araplar yeryüzünde gezip önceki inkarcıların sonunun çok kötü olduğunu gördüler; (ama Allah'ın bir gün onları da cezalandıracağını anlamadılar.) Doğrusu önceki inkarcılar putperest / müşrik Araplardan daha güçlüydü; (ama Allah önceki inkarcıları işledikleri günahlar yüzünden cezalandırdı.) Doğrusu göklerde ve yerdeki hiç kimse / hiçbir şey Allah'a engel olamaz. Şüphesiz ki Allah her zaman her şeyi en iyi bilendir ve her şeye gücü yetendir.
Ayet: 45
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, şayet Allah insanları işledikleri günahlar yüzünden hemen cezalandırmak (isteseydi, kıyameti önceden koparırdı ve) yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Doğrusu Allah insanları (hatadan dönüp / tövbe edip kendilerini düzeltmeleri için) belli bir süreye (ölüm vaktine) kadar ertelemektedir. Ama o belli sürenin sonu geldiğinde, (herkes ölecektir ve ahirette dirilip Allah'ın huzurunda hesaba çekilecektir.) Şüphesiz ki Allah tüm kullarını hakkıyla görendir.