"En bağışlayıcı ve en merhametli olan Allah'ın adıyla,"
Ayet: 1-4
HA-MİM ( Dikkat! ) Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, bu ilahi kitap / Kuran en bağışlayıcı ve en merhametli olan Allah tarafından indirilmiştir. Bu ilahi kitabın / Kuran'ın bildirdiği gerçekler (ilk muhatap olan Araplar) anlasınlar diye Arapça olarak açıklanmıştır. Allah'ın bildirdiği gerçekler müjdeci ve uyarıcıdır; ama (ne yazık ki) insanlardan birçoğu Allah'ın bildirdiği gerçeklere sırt çevirir. Çünkü onlar gerçekleri dinlemezler.
Ayet: 5
İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerden bazıları (alay ederek) bu elçiye: "Kalplerimiz senin bizi çağırdığın dine (İslam'a) kapalıdır ve kulaklarımızda seni duymamıza engel olan bir ağırlık vardır. Böylece aramızda (görünmez) bir perde vardır. Artık sen (bildiğini) yap; biz de (bildiğimizi) yapacağız." dediler.
Ayet: 6-8
Ey elçi, putperest / müşrik Araplara de ki: "Doğrusu ben sadece sizin gibi (sıradan) bir insanım. Ama bana, 'İlahınız tek ilahtır / Allah'tır. (Allah'tan başka ilah yoktur.)' diye vahiy ediliyor / bildiriliyor. Öyleyse Allah'a yönelin ve Ondan bağışlanma dileyin." Herkes şunu iyi bilsin ki, (İslam için) zekat vermeyen ve ahireti / ahiretteki hesabı inkar eden putperest / müşrik Araplara (kıyamet günü) yazık olacaktır. Diğer yandan İslam'a inanıp düzeltici / iyi işler yapan kimselere ise (ahirette) bitmez-tükenmez (sonsuz bir cennet) ödülü vardır.
Ayet: 9-12
Ey elçi, de ki: "Ey putperestler / müşrikler, siz yeryüzünü iki evrede yaratan Allah'ı inkar ediyorsunuz ve putları / sahte ilahları Ona eş koşuyorsunuz." İşte O, tüm varlıkların Rabb'idir. Şunu iyi bilin ki, Allah, üstten (yani üstün takdiriyle) yeryüzündeki dağları dört evrede yaratmıştır; yeryüzünün toprağını (ürün veren) bereketli bir toprak yapmıştır ve onun ürünlerini / yiyeceklerini -isteyen herkesin eşit yararlanması için- belli bir ölçüde var etmiştir. Şunu da iyi bilin ki, Allah (daha önce) duman / gaz haldeki göğe hükmedip ona ve yeryüzüne: "İsteyerek ya da istemeyerek (emrettiğim duruma) gelin." demiştir. Onlar da: "İsteyerek (Senin emrettiğin duruma) geldik." demiştir. Sonra Allah göklerin yedi kat olmasını iki evrede emretmiştir ve her göğe görevini vahiy etmiştir / bildirmiştir. Daha sonra Biz dünyanın içinde bulunduğu göğü lambalarla (yıldızlarla) süsledik ve korumamız altına aldık. İşte bunlar en üstün olan ve her şeyi en iyi bilen Allah'ın takdir ettiği (bir düzene koyduğu) şeylerdir.
Ayet: 13-14
Eğer putperest / müşrik Araplar gerçeklere / İslam'a / doğruluğa sırt çevirirlerse, (ahirette cezaya uğrayacaktır.) Ey elçi, onlara de ki: "Doğrusu ben sizi Ad ve Semud toplumlarının uğradığı cezalar gibi ilahi bir cezayla uyardım (ve görevimi yaptım.)" Geçmişte Allah'ın onlara gönderdiği elçiler önlerinden ve arkalarından, yani her yönden gelip: "Sakın Allah'tan başkasına ibadet etmeyin." dediler. Ama onlar: "Şayet Rabb'imiz (bir elçi göndermeyi) dileseydi, (elçi olarak) melekleri indirirdi. Bu yüzden biz sizinle gönderilen dini (İslam'ı) inkar ediyoruz." dediler.
Ayet: 15-18
Doğrusu Ad toplumu yeryüzünde haksızca büyüklük tasladı. Onlar: "(Burada) bizden daha kuvvetlisi yoktur." dediler. Doğrusu onlar kendilerini yaratan Allah'ın daha kuvvetli olduğunu anlamadılar. Onlar bildirdiğimiz gerçekleri bile bile inkar ediyorlardı. Biz de onlara -bu dünya hayatında alçalma cezasını tattırmak için- felaketlerle dolu günlerde uğultuyla esen bir fırtına gönderdik. Ama onların ahiretteki cezaları daha alçaltıcı olacaktır ve onlar ahirette yardımsız / çaresiz kalacaktır. Doğrusu Biz Semud toplumunu da dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa yönelttik; ama onlar dosdoğru yol yerine körlüğü (inkarcılığı) tercih ettiler. Sonuçta onlar da yaptıkları (kötülükler) yüzünden alçaklık cezasına çarptırıldılar. Ama Biz İslam'a inanan ve emirlerimize duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarımızdan sakınmada olan kimseleri o cezalardan kurtardık.
Ayet: 19-24
Kıyamet günü Allah'ın düşmanları bir araya toplanacak ve cehennem ateşine sürülecektir. Onlar cehenneme geldiklerinde, onların kulakları, gözleri ve derileri yaptıkları (kötülükler) hakkında kendi aleyhlerine şahitlik edecektir. O vakit onlar kendi derilerine: "Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz?" diyecektir. Derileri de onlara: "Her şeyi konuşturan Allah bizi konuşturdu; (biz de gerçekleri söyledik.) Doğrusu siz (şimdi / ahirette) sizi ilk defa (dünyada) yaratan Allah'ın huzuruna döndürülüp (tüm yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz.) Siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin (ahirette) sizin aleyhinize şahitlik edeceğinden çekinmiyordunuz. Hatta siz yaptığınız kötülüklerin birçoğunun Allah tarafından bilinmediğini sanıyordunuz. İşte, Rabb'iniz hakkındaki bu zannınız / boş iddianız sizi (ahirette) kötü duruma soktu ve siz (ahirette) zarara uğrayıp kaybedenlerden oldunuz." diyecektir. Sonuçta dayansalar da dayanmasalar da, (ahirette) onlar için en uygun ceza cehennem ateşidir. Artık onlar özür dileseler de, onların özürleri kabul edilmeyecektir.
Ayet: 25
Doğrusu Biz (günahta ısrar eden) kimseleri kötü arkadaşlarla ilişkilendirmekteyiz. O kötü arkadaşlar da onlara geçmiş ve gelecek (günahlarını) süslü göstermektedir. (İşte böyleleri) -önceden gelip geçmiş cin ve insan (tüm) inkarcı topluluklar gibi- Allah'ın ceza emri üzerinde gerçekleşecek olan kimselerdir. Sonuçta İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler (ahirette) zarara uğrayıp kaybedecektir.
Ayet: 26-28
İslam'ı inkar eden putperest / müşrik Araplardan bazıları (kendi çevrelerine): "Sakın bu ilahi kitabı / Kuran'ı dinlemeyin ve (başkalarının dinlemesine engel olmak için de) boş sözler söyleyerek gürültü yapın. Umulur ki siz baskın gelirsiniz." dediler. Bu yüzden Biz onları (ahirette) şiddetli cezalara uğratacağız ve onları yaptıklarının en kötüsüne göre cezalandıracağız. Artık Allah'ın düşmanlarının cezası cehennem ateşidir. Sonuçta orada onlara -bildirdiğimiz gerçekleri bile bile inkar etmelerinin karşılığı olarak- sonsuz (ceza) yurdu vardır.
Ayet: 29
(Kıyamet günü) İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler: "Ey Rabb'imiz, cinlerden ve insanlardan bizi doğruluktan saptıranları bize göster ki -en aşağılardan olmaları için- onları ayaklarımızın altına alalım." diyecektir.
Ayet: 30-32
Doğrusu 'Allah hepimizin tek Rabb'idir / Allah'tan başka ilah yoktur' diyen ve dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa yönelen kimselerin üzerlerine (rahmet) melekleri inerler. (O melekler) onlara: "Korkmayın, üzülmeyin ve size söz verilen cennet için sevinin. Şunu iyi bilin ki, biz (melekler) hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında sizin dostlarınız. Siz canınızın istediği ve talep ettiğiniz her şeyi cennette bulacaksınız. Bunlar çok bağışlayan ve en merhametli olan Allah'ın size ikramıdır." derler.
Ayet: 33-36
Herkes şunu iyi bilsin ki, Allah'a çağırıp düzeltici / iyi işler yapan ve 'ben İslam'a inandım / müslümanım.' diyen kimseden daha güzel sözlüsü yoktur. Doğrusu iyilik ve kötülük bir olamaz. Ey elçi, kötülüğü en güzel şekilde (yani iyilikle) önle ki, sana düşmanlık eden kimse bile yakın bir dosta dönüşebilsin. Ama bu (özellik) ancak (İslam için) sabırla dayanışarak hareket eden ve (iyilikten) büyük bir paya sahip olan kimselere verilir. Eğer şeytandan sana (kötülüğe kışkırtan) bir dürtü gelirse, hemen (onu reddedip) Allah'a sığın. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işitendir ve her şeyi en iyi bilendir.
Ayet: 37-39
Doğrusu gece, gündüz, Güneş ve Ay Allah'ın bildirdiği gerçeklerdendir. (Öyleyse) ey insanlar, Güneş'e ve Ay'a değil onların yaratıcısı (olan Allah'a) secde edin. Eğer Allah'a ibadet ediyorsanız, (yalnız Ona secde etmelisiniz.) Ama putperest / müşrik Araplardan bazıları büyüklük taslayıp (İslam'a inanmazlarsa, ahirette cezaya uğrayacaktır.) Ey elçi, herkes şunu iyi bilsin ki, Rabb'inin huzurundaki (melekler) gece-gündüz daima bıkmadan usanmadan Onun yüceliğini anarak hareket ederler. Ey elçi, -Onun bildirdiği başka gerçekler olarak- yeryüzü toprağının (tarım yapılmasına) boyun eğdiğini ve -ona yağmur yağdırdığımızda- toprağın kımıldayıp kabardığını görüyorsun. Herkes şunu da iyi bilsin ki, toprağı (bu şekilde) canlandıran Allah ölüleri de ahirette diriltecek olandır. Şüphesiz ki Allah her şeye gücü yetendir.
Ayet: 40
Doğrusu bildirdiğimiz gerçekleri anlamından saptıranlar cezamızdan asla gizlenemezler. (Ey putperest / müşrik Araplar,) bir düşünün bakalım, kıyamet günü cehennem ateşine atılan bir kimsenin durumu mu, yoksa ahirette huzurumuza güven içinde gelen bir kimsenin durumu mu daha iyidir? Öyleyse (ahiretteki durumu düşünerek) dilediğinizi yapabilirsiniz. Şüphesiz ki Allah tüm yaptıklarınızı görendir.
Ayet: 41-42
Doğrusu kendilerine gelen bu ilahi öğüdü / bu Kuran'ı ısrarla inkar eden putperest / müşrik Araplar (ahirette cezaya uğrayacaktır.) Herkes şunu iyi bilsin ki, bu Kuran üstün / ilahi bir kitaptır. Bu ilahi kitaba / Kuran'a önünden ve arkasından, yani hiçbir yönden hiçbir batıl inanç (hurafe) gelemez / yakıştırılamaz; çünkü o, en doğru kararı veren ve övgüye en layık olan Allah tarafından indirilmiştir.
Ayet: 43
Ey elçi, şunu iyi bil ki, sana söylenen çirkin sözlerin benzerleri senden önceki elçilerimize de söylendi. (Öyleyse ey elçi, o çirkin sözlere üzülmeden / aldırış etmeden, diğer insanları İslam'a davet et.) Şüphesiz ki Rabb'in (hatadan dönüp / tövbe edip İslam'a inananları) bağışlayandır. Ama (aynı zamanda) O, (hak edenleri) şiddetle cezalandırandır.
Ayet: 44
Şayet Biz bu ilahi kitabı / Kuran'ı ilk muhatap olan Araplara Arapçadan başka bir dilde vermiş olsaydık, onlar: "Bu kitabın bildirdiği gerçekler (bize kendi dilimizle) açıklanmalıydı. Araplara Arapça olmayan bir ilahi kitap kabul edilemez." diyeceklerdi. Ey elçi, insanlara de ki: "Doğrusu bu ilahi kitap / Kuran, İslam'a inananlar için bir doğruluk rehberidir ve (gönüllerine) bir şifadır. Ama İslam'a inanmayan putperest / müşrik Arapların kulaklarında (gerçeklere karşı) bir ağırlık vardır ve bu ilahi kitap / Kuran onlara kapalıdır. Böyleleri (bu ilahi kitap / Kuran) kendilerine çok uzak bir yerden sesleniyormuş gibi davranırlar.
Ayet: 45-46
Geçmişte Biz Musa'ya ilahi bir kitap verdik; ama (ne yazık ki) sonradan o ilahi kitapta ayrılığa düşüldü. Ey elçi, şayet Rabb'inin önceden verdiği (insanları bu dünya hayatında belli bir süreye / ölüm vaktine kadar sınama) sözü olmasaydı, (günahta ısrar eden suçluların ceza) hükümleri hemen verilirdi. İşte bu bekleme süresi yüzden bazıları (ahiret gerçeğinden) şüphe etmektedir. Öyleyse her kim düzeltici / iyi işler yaparsa, bu, onun kendi yararına olur; her kim de kötü bir iş yapararsa, bu, onun kendi zararına olur. Şüphesiz ki Rabb'in, kullarına hiçbir haksızlık etmez.
Ayet: 47-48
Doğrusu Allah'tan başka hiç kimse kıyametin kopma vaktini bilemez. Doğrusu her meyvenin tohumundan çıkaması da, her dişinin gebeliği de, doğurması da ancak Allah'ın bilgisiyle gerçekleşir. Kıyamet günü Allah (tüm) putperestlere / müşriklere seslenip: "Bana ortak koştuğunuz (güya) ortaklarım (olan putlar / sahte ilahlar) hani neredeler / niçin size yardım etmiyorlar?" diyecektir. Onlar: "Sana arzederiz ki hiçbirimiz onları görmedik." diyecektir. Sonuçta daha önce dua (ibadet) ettikleri putlar / sahte ilahlar onları terk edecektir. Artık cehennemden kaçıp sığınabilecekleri hiçbir yer yoktur.
Ayet: 49-51
Doğrusu İslam'ı inkar eden insanlar mal-mülk istemekten asla usanmazlar. Diğer yandan başlarına bir sıkıntı geldiğinde ise onlar hemen kararmsarlığa kapılıp (Allah'ın rahmetinden) ümit keserler. Biz sıkıntılarını giderip onlara rahmetimizden tattırdığımızda ise onlar lütfumuzu inkar edip: "Bunu ben (kendi bilgimle) kazandım. Ayrıca ben kıyametin kopacağını sanmıyorum; ama şayet ahirette Rabb'imin huzuruna döndürülürsem, eminim ki Onun tarafından bana en güzel şeyler verilecektir." derler. Doğrusu ahirette Biz İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlere yaptıkları (kötülükleri) bildirip onlara ağır cezalar çektireceğiz. Doğrusu Biz İslam'ı inkar eden insanlara nimet verdiğimizde, onlar gerçeklere / İslam'a / doğruluğa sırt çevirip yan çizerler; başlarına bir sıkıntı geldiğinde ise (Allah'a) uzun uzadıya dualar ederler.
Ayet: 52-54
Ey elçi, putperest / müşrik Araplara de ki: "Bir düşünün bakalım, eğer bu (ilahi kitap / Kuran) Allah'tan geldiyse ve siz onu ısrarla inkar ettiyseniz, (sonunuz kötü olmaz mı?) Doğrusu İslam'a karşı derin bir düşmanlık içinde olan kimselerden daha sapkını yoktur." Ama Biz bildirdiğimiz gerçekleri onlara hem dışta hem de kendi içlerinde göstereceğiz. Sonuçta gerçekler onlara apaçık belli olacaktır. Şüphesiz ki Rabb'in her şeye şahit olarak yeter. Herkes şunu iyi bilsin ki, putperest / müşrik Araplar hala ahirette Rabb'lerinin huzurunda buluşup tüm yaptıklarından hesaba çekileceklerinden şüphe içindedir. Ama herkes şunu da iyi bilsin ki, Allah her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.