"En bağışlayıcı ve en merhametli olan Allah'ın adıyla,"
Ayet: 1
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, göklerde ve yerdeki herkes / her şey Allah'ın yüceliğini anarak hareket etmektedir. Şüphesiz ki Allah en üstündür ve en doğru kararı verendir.
Ayet: 2-3
Şüphesiz ki Allah göklerin ve yerin tek hükümranıdır. Doğrusu yaşatan da öldüren de Allah'tır. Şüphesiz ki Allah her şeye gücü yetendir. O, her şeyden öncedir, her şeyden sonradır, her şeyin dışındadır ve her şeyin içindedir. Şüphesiz ki Allah her şeyi en iyi bilendir.
Ayet: 4
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah gökleri ve yeri altı evrede yaratandır ve (onları kuşatan) Arş'a hükmedendir. Şüphesiz ki Allah yere gireni de yerden çıkanı da gökten ineni de göğe yükseleni de (yani her şeyi) bilir. Şunu iyi bilin ki, -siz nerede olursanız olun- Allah sizinle beraberdir. Şüphesiz ki Allah tüm yaptıklarınızı görendir.
Ayet: 5-6
Şüphesiz ki Allah göklerin ve yerin tek hükümranıdır. Sonuçta her konu (hesabının sorulması için) Allah'ın huzuruna döndürülecektir. Doğrusu Allah (her gün) geceyi gündüze, gündüzü de geceye sokandır. Şüphesiz ki Allah herkesin kalbinden geçeni (niyetini) en iyi bilendir.
Ayet: 7-11
Ey putperest / müşrik Araplar, Allah'a ve elçisine inanın ve Allah'ın size bir emanet olarak verdiği şeylerden (İslam için) harcama / yardım yapın. Doğrusu sizden İslam'a inanan ve (İslam için) harcama / yardım yapan kimselere (ahirette) büyük bir ödül (olan cennet) vardır. Bu elçi sizi Rabb'inize inanmaya çağırırken ve sizden (doğruluktan ayrılmayacağınıza dair) yeminle bir söz almışken, niçin Allah'a inanmazsınız ki! Eğer Allah'a inandıysanız (İslam'a inanmanız gerekir.) Şunu iyi bilin ki, bu kuluna (bu elçiye) apaçık bildirdiği gerçekleri indiren Allah'tır. Çünkü Allah sizi karanlıklardan İslam'ın aydınlığına çıkarmak ister. Şüphesiz ki Allah size en şefkatlidir ve en merhametlidir. Niçin Allah'ın dosdoğru yolu / İslam için harcama / yardım yapmazsınız ki! Doğrusu gökler ve yer (hiç kimseye değil) Allah'a kalacaktır. (Ey İslam'a inananlar, şunu iyi bilin ki,) Allah hepinize (cennetteki) iyilikleri / güzellikleri söz vermiştir; ama sizden Mekke'nin fethinden önce (zor zamanda İslam için) harcama / yardım yapan ve savaşan kimseler, diğer inananlarla bir değildir. İşte onlar Mekke'nin fethinden sonra (İslam için) harcama / yardım yapan ve savaşan kimselerden daha üstün bir dereceye sahiptir. Şüphesiz ki Allah tüm yaptıklarınızdan haberdardır / ahirette sizi hesaba çekecektir. Şunu da iyi bilin ki, Allah, Ona güzel bir borç veren (yani insanlara iyilik eden) kimselere (ahirette) kat kat fazlasını lütfedecek ve cömert / sonsuz bir ödül (olan cenneti) verecektir.
Ayet: 12-15
Kıyamet günü erkek-kadın tüm İslam'a inananların ışıklarıyla önlerini ve çevrelerini aydınlattığı görülecektir. (O gün melekler onlara): "Müjdeler olsun size! Bugün -sonsuza kadar yaşamak üzere- içlerinden ırmaklar akan cennetlere (gireceksiniz.) En büyük başarı da budur." diyecektir. O gün erkek-kadın tüm münafıklar / ikiyüzlüler İslam'a inananlara: "(Biraz) bize de bakın ki, sizin ışığınızdan alıp yararlanalım." diyecektir. O vakit onlara: "(Dönebiliyorsanız dünyaya) geri dönün ve (burada ihtiyaç duyduğunuz) ışığı orada bulup (yanınızda getirin.)" denilecektir. Sonra onlarla İslam'a inananların arasına (ortasında) kapılar olan bir duvar konulacaktır. O duvarın içinde rahmet (yani cennet nimetleri,) dış tarafında ise (cehennem) cezası olacaktır. (O gün) münafıklar / ikiyüzlüler İslam'a inananlara seslenip: "(Hatırlayın, dünyadayken) biz de sizinle beraberdik. Peki, şimdi neden ayrıldık?)" diyecektir. İslam'a inananlar da onlara: "(Evet, siz (dünyadayken) bizimle beraberdiniz; ama siz kendinizi bir fitneye sokup (İslam'ı inkar ettiniz, (İslam'a inananların başarısız olmasını) gözleyip beklediniz, (ahiretteki hesaptan) şüphe ettiniz ve -Allah'ın emri (ölüm) başınıza gelene kadar- boş kuruntulara aldandınız. Böylece aldatıcı (yani şeytan) sizi (Allah'ın adını kullanarak) aldattı. Şunu iyi bilin ki, bugün / ahirette sizden (yani münafıklardan / ikiyüzlülerden) ve İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerden hiçbir fidye / kurtuluş bedeli alınmayacaktır. Sonuçta sizin ahiretteki sığınağınız cehennem ateşi olacaktır. Artık sizin dostunuz bu cehennem ateşidir. Doğrusu cehennem varılacak en kötü yerdir." diyecektir.
Ayet: 16
Öyleyse İslam'a inananların kalpleri Allah'ın ilahi öğüdünü / Kuran'ı ve inen gerçekleri dinlerken derin saygı duymalı ve ürpermelidir. Onlar -geçen zamanla kalpleri katılaşan- ehli kitap (Medineli Yahudiler) gibi olmamalıdır. Doğrusu onlardan birçoğu günahta ısrar eden fasıklardır.
Ayet: 17-18
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah (yağdırdığı yağmurla) ölü haldeki / kurak topraklara hayat verendir. Biz bildirdiğimiz gerçekleri size açıkladık. Umulur ki aklınızı kullanırsınız. Şunu da iyi bilin ki, Allah, erkek-kadın (İslam) için yardım yapan ve Ona güzel bir borç veren (yani insanlara iyilik eden) kimselere (ahirette) kat kat fazlasını lütfedecek ve onlara cömert / sonsuz bir ödül (olan cenneti) verecektir.
Ayet: 19
Herkes şunu iyi bilsin ki, Allah'a ve elçilerine inananlar, işte onlar, doğru sözlü olan sadıkların ta kendileridir. Onlar ahirette Rabb'lerinin huzurunda şahitlik edecektir. (Ahirette Rabb'lerinin huzurunda) onlara ödülleri ve ışıkları verilecektir. İslam'ı ısrarla inkar eden ve bildirdiğimiz gerçekleri yalanlayan kimseler ise cehennem ateşine girecektir.
Ayet: 20-21
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, bu dünya hayatı (bazılarına göre) sadece bir oyun, eğlence, süslenme, kendi aranızda övünme ve daha çok servet ve çocuk sahibi olmaktır. (Doğrusu) bu dünya hayatı, çiftçilerin sevdiği bitkilerin bitmesini sağlayan bereketli bir yağmur gibidir; ama bir bakarsın, yeşeren o bitkiler (bir gün) sararıp çerçöpe dönüşür. Sonuçta (ahirette) İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlere şiddetli cezalar vardır; İslam'a inananlara ise Allah'ın bağışlaması ve rızası vardır. Doğrusu bu dünya hayatı (karakterinizi sınayan) aldatıcı bir yararlanmadan başka bir şey değildir. (Öyleyse) ey İslam'a inananlar, Rabb'inizin sizi bağışlamasına ve -Allah'a ve elçilerine inanan kimseler için hazırlanmış ve gök ve yer kadar geniş olan- cennete koşun. İşte bu, Allah'ın dileyenlere (yani İslam'a inananlara) verdiği bir lütfudur. Şüphesiz ki Allah büyük lütufların sahibidir.
Ayet: 22-24
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Biz yeryüzüne ve sizin başınıza getireceğimiz her olayı yaratmadan önce bir kitaba (Levh-i Mahfuza) yazarız. (Doğrusu hiçbir şey rastgele değil Allah'ın yazgısıyladır.) Şüphesiz ki bu, Allah için çok kolaydır. Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Biz bu gerçekleri size elinizden giden (kaybettiğiniz) şeylere üzülmemeniz ve Allah'ın size (bir sınav olarak) verdiği şeylerle şımarmamanız için anlatıyoruz. Doğrusu Allah (kendi kendine) övünen ve böbürlenen ama (diğer yandan) cimrilik eden ve insanlara cimriliği emreden kimseleri sevmez. Artık gerçeklerden / İslam'dan / doğruluktan yüz çeviren kimseler şunu iyi bilsinler ki, Allah en zengindir / hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır ve en çok övülendir.
Ayet: 25
Doğrusu Biz elçilerimizi apaçık kanıtlarla gönderdik ve onlarla beraber ilahi kitaplar ve terazi (yani adalet) ilkesini lütfettik. Çünkü Biz insanların adaletli davranmalarını isteriz. Ayrıca Biz içinde yüksek derecede sertlik ve insanlar için (birçok) yararlar bulunan demiri lütfettik. Çünkü Allah, Ona ve elçilerine gönülden yardım eden kimseleri ortaya koymak ister. Şüphesiz ki Allah her şeyden güçlüdür ve en üstündür.
Ayet: 26-27
Geçmişte Biz Nuh'u ve İbrahim'i kendi toplumlarına elçimiz olarak gönderdik. Sonra onların soylarından seçtiğimiz bazı kimselere de peygamberlik ve ilahi kitap verdik. Şimdi (önceden İslam'a inanan) o insanların (soylarından) bazıları dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa yönelirlerken; (ne yazık ki) birçoğu günahta ısrar eden fasıklardır. Sonra Biz (o peygamberlerin) ardından Meryem oğlu İsa'yı gönderdik ve ona İncil'i verdik. Böylece Biz İsa'ya uyanların kalplerine şefkat ve merhamet koyduk. Ama (sonradan) bazı insanlar ruhbanlığı uydurdular. Doğrusu Biz onlara Allah'ın rızasını kazanmaktan başka bir şey emretmedik. (Ne yazık ki) onlar uydurdukları ruhbanlığa da gereğince uymadılar. Doğrusu Biz ehli kitaptan İslam'a inanan kimseleri (ahirette) ödüllendireceğiz; ama (Medineli Yahudilerden) birçoğu günahta ısrar eden fasıklardır.
Ayet: 28
Ey İslam'a inananlar, Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakınarak Onun elçisine (gönülden) inanın ki, O da size rahmetinden kat kat lütfetsin, yürüdüğünüz yolu aydınlatan bir ışık var etsin ve (sizin hatalarınızı) bağışlasın. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır ve en merhametlidir.
Ayet: 29
Öyleyse ehli kitap (Medineli Yahudiler) şu gerçeği anlamalıdır ki onlar Allah'ın lütfuna asla engel olamazlar. Doğrusu tüm lütuflar Allah'ın elindedir ve O, dilediğine lütfundan verir. Şüphesiz ki Allah büyük lütufların sahibidir.