49- HUCURAT SURESİNİN KISA TEFSİRİ

HUCURAT SURESİNİN ANLAMI



"En bağışlayıcı ve en merhametli olan Allah'ın adıyla,"

Ayet: 1-3
Ey İslam'a inananlar, Allah'ın ve elçisinin (emirlerinin) önüne geçmeyin ve Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakının. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işitendir ve her şeyi en iyi bilendir. Ey İslam'a inananlar, sesinizi bu peygamberin sesinin üstüne çıkarmayın ve onunla konuşurken -birbirinizle konuşur gibi- bağırarak konuşmayın; yoksa -siz farkında olmadan- tüm yaptıklarınız boşa gider. Doğrusu Allah'ın elçisinin huzurunda sesini kısan kimselerin kalpleri Allah tarafından takvayla (yani Onun emirlerine duyarlıca sorumlu davranmakla ve yasaklarından sakınmakla) sınanmaktadır. Sonuçta onlara bağışlanma ve büyük bir ödül (olan cennet) vardır.
Ayet: 4-5
Ey elçi, aklını kullanmayan birçok kimse de sana evinin dışından (bağırarak) sesleniyor (ve çevreye rahatsızlık veriyorlar.) Doğrusu onlar senin evden çıkıp onlara gelmeni bekleselerdi, bu, onlar için de iyi olurdu. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır ve en merhametlidir.
Ayet: 6
Ey İslam'a inananlar, şunu iyi bilin ki, eğer (bir gün) günahta ısrar eden bir fasık size bir haber getirirse, sizin o haberi (hemen kabul etmeden önce doğruluğunu teyit etmek için) araştırmanız gerekir; yoksa (bir yalana inanıp) cahillikle (gerçeği bilmeden) birilerine yanlış davranırsınız; sonra da yaptığınızdan pişman olursunuz.
Ayet: 7-8
Ey İslam'a inananlar, şunu iyi bilin ki, sizin aranızda (herhangi biri değil) Allah'ın elçisi bulunmaktadır. (Öyleyse bu elçinin size uyması değil, sizin bu elçiye uymanız gerekir.) Şayet bu elçi birçok konuda size uysaydı, siz sıkıntı çekerdiniz. Ama Allah size İslam inancını sevdirdi, onu kalplerinize güzelleştirdi ve size İslam'ı inkar etmeyi, günah işlemeyi ve Allah'a isyan etmeyi çirkin gösterdi. İşte bu özelliklere sahip olanlar Allah'ın lütfu ve nimetiyle doğru yola yönelen kimselerdir. Şüphesiz ki Allah her şeyi en iyi bilendir ve en doğru kararı verendir.
Ayet: 9-10
Ey İslam'a inananlar, eğer İslam'a inanan iki taraf savaşırsa, onları barıştırın. Ama (siz barışı sağladıktan sonra) taraflardan biri diğerine saldırmayı sürdürürse, (hep beraber) o saldırgan tarafa karşı -onlar Allah'ın emrine boyun eğene kadar- (caydırı) savaşı yapmanız gerekir. Sonra eğer o saldırgan taraf Allah'ın emrine boyun eğerse, iki tarafı adaletle barıştırın. Daima adaletli olun. Şüphesiz ki Allah adaletli olanları sever. Sonuçta İslam'a inananlar ancak kardeş olmalıdır. Öyleyse kavgalı kardeşlerinizi barıştırın ve Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakının. Umulur ki Allah'ın rahmetine erişirsiniz.
Ayet: 11
Ey İslam'a inananlar, hiçbir toplum başka bir toplumu alaya almamalıdır. Çünkü alaya alınan toplum, onu alaya alandan daha iyi olabilir. Hiçbir kadın da başka bir kadını alaya almamalıdır. Çünkü alaya alınan kadın, onu alaya alandan daha iyi olabilir. Öyleyse sakın birbirinizi alaya almayın ve birbirinize (kötü) lakaplar takmayın! Doğrusu İslam'a inandıktan sonra günahta ısrar eden bir fasık olarak anılmak çok kötü bir şeydir! Herkes şunu iyi bilsin ki, hatadan dönmeyip / tövbe etmeyip kendini düzeltmeyen kimseler, işte onlar, haksızlıkta / zulümde ısrar eden zalimlerin ta kendileridir.
Ayet: 12
Ey İslam'a inananlar, bir zanna / boş iddiaya inanmaktan çok uzak durun. Çünkü bazı zanlar / boş iddialar günahtır. Sakın birbirinizin ayıbını / kusurunu araştırmayın ve birbirinizin arkasından kötü konuşmayın / gıybet etmeyin! (Doğrusu birbirinizin arkasından kötü konuşmanız / gıybet etmeniz, ölmüş bir kardeşinizin etini yemek gibi çirkin bir şeydir.) Sizden kim ölmüş bir kardeşinin etini yemek ister ki? (Hiçbiriniz!) Hatta bu sözden tiksindiniz değil mi? Öyleyse daima Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakının. Şüphesiz ki Allah tövbeleri çok kabul edendir ve en merhametlidir.
Ayet: 13
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Biz sizi bir erkekten ve bir dişiden yarattık; sonra da sizi çoğaltarak soylar ve halklar yaptık. Doğrusu Biz sizin birbirinizle (savaşmanızı değil) tanışmanızı istedik. Herkes şunu iyi bilsin ki, Allah'a göre en değerliniz, Onun emirlerine ve yasaklarına en duyarlı / en sorumlu olanınızdır. Şüphesiz ki Allah her şeyi en iyi bilendir ve her şeyden ayrıntısıyla haberdardır / ahirette sizi hesaba çekecektir.
Ayet: 14-15
(Daha önce putperest / müşrik olan) bedevi Araplardan bazıları (İslam'ı anlamadan): "İslam'a inandık." dediler. Ey elçi, onlara de ki: "Doğrusu siz İslam'a inanmadınız. Bu yüzden, ("İslam'a inandık" değil) İslam'ı kabul ettik.' diyebilirsiniz. Çünkü İslam inancı henüz sizin kalbinize yerleşmemiştir. Ama şunu iyi bilin ki, eğer Allah'a ve elçisine (gönülden) uyarsanız, Allah size yaptıklarınızın ödülünü (ahirette) eksiksizce verecektir. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır ve en merhametlidir. Herkes şunu iyi bilsin ki, İslam'a inananlar Allah'a ve elçisine inanan, İslam inancından şüphe etmeyen ve Allah'ın dosdoğru yolu / İslam için mallarıyla ve canlarıyla mücadele (cihat) eden kimselerdir. Çünkü onlar doğru sözlü olan kimselerdir.
Ayet: 16
Ey elçi, İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlere de ki: "Siz batıl dininizi Allah'a öğretmeye kalkışıyorsunuz(!) Doğrusu Allah göklerde ve yerde olan herkesi / her şeyi bilir. Şüphesiz ki Allah her şeyi en iyi bilendir.
Ayet: 17-18
Ey elçi, (bedevi Araplardan) bazıları "İslam'ı kabul etmelerini" senin başına kakmaya kalkışıyorlar. Ey elçi, onlara de ki: "Sakın İslam'ı kabul etmenizi başıma kakmaya kalkışmayın! Doğrusu aslında Allah size lütfedip sizi İslam inancına yöneltmiştir. Eğer doğruyu söylüyorsanız, (bu gerçeği itiraf etmelisiniz.) Doğrusu Allah göklerin ve yerin tüm bilinmezlerini bilir. Şüphesiz ki Allah tüm yaptıklarınızı görendir."

سورة الحـجـرات

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَاتَّقُوا اللّٰهَؕ اِنَّ اللّٰهَ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌ ﴿1﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُٓوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ ﴿2﴾ اِنَّ الَّذٖينَ يَغُضُّونَ اَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ اُولٰٓئِكَ الَّذٖينَ امْتَحَنَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوٰىؕ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظٖيمٌ ﴿3﴾ اِنَّ الَّذٖينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَٓاءِ الْحُجُرَاتِ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ ﴿4﴾ وَلَوْ اَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتّٰى تَخْرُجَ اِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْؕ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحٖيمٌ ﴿5﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَاٍ فَتَبَيَّنُٓوا اَنْ تُصٖيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلٰى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمٖينَ ﴿6﴾ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ فٖيكُمْ رَسُولَ اللّٰهِؕ لَوْ يُطٖيعُكُمْ فٖي كَثٖيرٍ مِنَ الْاَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ حَبَّبَ اِلَيْكُمُ الْاٖيمَانَ وَزَيَّنَهُ فٖي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ اِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَؕ اُولٰٓئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَۙ ﴿7﴾ فَضْلًا مِنَ اللّٰهِ وَنِعْمَةًؕ وَاللّٰهُ عَلٖيمٌ حَكٖيمٌ ﴿8﴾ وَاِنْ طَٓائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ اقْتَتَلُوا فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَاۚ فَاِنْ بَغَتْ اِحْدٰيهُمَا عَلَى الْاُخْرٰى فَقَاتِلُوا الَّتٖي تَبْغٖي حَتّٰى تَفٖٓيءَ اِلٰٓى اَمْرِ اللّٰهِۚ فَاِنْ فَٓاءَتْ فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَاَقْسِطُواؕ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطٖينَ ﴿9﴾ اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ﴿10﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ وَلَا نِسَٓاءٌ مِنْ نِسَٓاءٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُنَّ خَيْرًا مِنْهُنَّۚ وَلَا تَلْمِزُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْاَلْقَابِؕ بِئْسَ الِاسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْاٖيمَانِۚ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَاُولٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ ﴿11﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثٖيرًا مِنَ الظَّنِّۚ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًاؕ اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخٖيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُؕ وَاتَّقُوا اللّٰهَؕ اِنَّ اللّٰهَ تَوَّابٌ رَحٖيمٌ ﴿12﴾ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواؕ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْؕ اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ خَبٖيرٌ ﴿13﴾ قَالَتِ الْاَعْرَابُ اٰمَنَّاؕ قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلٰكِنْ قُولُٓوا اَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْاٖيمَانُ فٖي قُلُوبِكُمْؕ وَاِنْ تُطٖيعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ اَعْمَالِكُمْ شَيْـًٔاؕ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَحٖيمٌ ﴿14﴾ اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِهٖ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ فٖي سَبٖيلِ اللّٰهِؕ اُولٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ ﴿15﴾ قُلْ اَتُعَلِّمُونَ اللّٰهَ بِدٖينِكُمْ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِؕ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلٖيمٌ ﴿16﴾ يَمُنُّونَ عَلَيْكَ اَنْ اَسْلَمُواؕ قُلْ لَا تَمُنُّوا عَلَيَّ اِسْلَامَكُمْۚ بَلِ اللّٰهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ اَنْ هَدٰيكُمْ لِلْاٖيمَانِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ ﴿17﴾ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِؕ وَاللّٰهُ بَصٖيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿18﴾