31- LOKMAN SURESİNİN KISA TEFSİRİ

LOKMAN SURESİNİN ANLAMI



"En bağışlayıcı ve en merhametli olan Allah'ın adıyla,"

Ayet: 1-5
ELİF-LAM-MİM ( Dikkat! ) Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, bunlar en doğru hükümlerle dolu olan bu ilahi kitabın / Kuran'ın bildirdiği gerçeklerdir. Doğrusu bu ilahi kitap / Kuran, iyi işler yapanlar için bir doğruluk rehberidir ve bir rahmettir. Onlar namazı düzenli kılmakla beraber (İslam için) zekat verir ve ahireti / ahiretteki hesabı kesin olarak bilirler. İşte onlar Rabb'lerinden gelen bu doğruluk rehberine / Kuran'a uyan ve kurtuluşa / gerçek mutluluğa / cennet nimetlerine erişecek olan kimselerdir.
Ayet: 6-9
(Ne yazık ki) putperest / müşrik Arapların arasında (insanları) bilgisizce Allah'ın dosdoğru yolundan / İslam'dan saptırmak ve bu doğruluk rehberiyle / Kuran'la alay etmek için boş sözleri satın alan kimseler vardır. İşte onlar ahirette alçaltıcı cezalara uğrayacaktır. Çünkü onlar, bildirdiğimiz gerçekler kendilerine okunup aktarıldığında, büyüklük taslayarak -sanki kulaklarında bir ağırlık varmış da duymuyorlarmış gibi- yüz çevirirler. Öyleyse ey elçi, onlara ahiretteki şiddetli cezaları müjdele. Diğer yandan İslam'a inanıp düzeltici / iyi işler yapan kimseler ise ahirette -sonsuza kadar yaşamak üzere- nimet cennetleriyle ödüllendirilecektir. Doğrusu Allah'ın verdiği (her) söz bir gerçektir. Şüphesiz ki Allah en üstündür ve en doğru kararı verendir.
Ayet: 10-11
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah gökleri görünen direkler olmadan (yükseltip) yaratandır, yeryüzüne -size yoldaşlık eden- dağları koyandır ve orada her çeşit canlıyı yayandır. Ayrıca Biz gökten yağmur yağdırıp yeryüzünde çok çeşitli bitkileri bitirmekteyiz. (Ey elçi, putperest / müşrik Araplara de ki:) "İşte bu, Allah'ın yaratmasıdır. Haydi, gösterin bana bakalım, sizin Allah'tan başka (ibadet ettiğiniz putlar / sahte ilahlar) neyi yaratmışlar ki? (Hiçbir şeyi!) Doğrusu Allah'a (ortak koşan) zalimler apaçık / büyük bir sapkınlığın içindedir.
Ayet: 12-13
Geçmişte Biz Lokman'a doğru hükümleri verdik (ve) ona: "(Daima) Allah'a şükret. Öyleyse her kim Allah'a şükrederse, bu, onun kendi yararına olur; her kim de Allah'a nankörlük ederse, (bu, onun kendi zararına olur.) Şüphesiz ki Allah en zengindir / hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır ve en çok övülendir." dedik. Lokman da oğluna: "Ey oğlum, sakın Allah'a ortak koşma! Çünkü Allah'a ortak koşmak en büyük haksızlıktır." dedi.
Ayet: 14-15
Doğrusu Biz insana annesine ve babasına (iyi davranmayı) emrettik. Bir anne bebeğini zorluklara katlana katlana (dokuz ay) karnında taşır. Sonra bir bebeğin sütten kesilmesi iki yıla kadar uzayabilir. Ey insan, daima Bana şükret; annene ve babana da teşekkür et. Şunu iyi bil ki, sen ahirette huzuruma dönüp (tüm yaptıklarından hesaba çekileceksin.) Ey insan, eğer annen ve baban seni bilgisizce Bana ortak koşmaya zorlarlarsa, sakın onlara uyma! Ey insan, bu dünyada annene ve babana (Allah'a ortak koşmak hariç) hakkaniyetli bir şekilde yakın davran ve Bana gönülden yönelenlerin dosdoğru yoluna / İslam'a uy. Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, ahirette huzuruma döneceksiniz. Ben de size tüm yaptıklarınızı bildireceğim.
Ayet: 16-19
Lokman, oğluna şöyle öğüt verdi: "Ey oğlum, şunu iyi bil ki, bir şey hardal tanesi kadar küçük olsa da ve o şey bir kayanın içerisinde ya da göklerde veya yerde (en gizli) bir yerde bulunsa da fark etmez; çünkü Allah onu (ahirette) ortaya çıkaracaktır. Şüphesiz ki Allah (büyük) lütuflar sahibidir ve her şeyden ayrıntısıyla haberdardır. Ey oğlum, namazı düzenli kıl, iyiliği emret, kötülüğü yasakla ve başına gelen sıkıntılara karşı (İslam için) sabırla dayanışarak hareket et. Doğrusu bunlar (Allah'ın cennet ödülünü kazandıran) önemli işlerdir. (Ey oğlum,) sakın insanlara surat asma ve yeryüzünde kasıla kasıla yürüme. Şüphesiz ki Allah, kendini beğenen ve böbürlenen kimseleri sevmez. Öyleyse düzgün yürümeye ve bağırmadan konuşmaya çalış. (Sakın bağırma! Çünkü insanların çoğuna göre) en çirkin ses, (bağıran) eşek sesidir."
Ayet: 20-22
Ey insanlar, Allah'ın, göklerde ve yerde olan her şeyi hizmetinize sunduğunu ve sizi gördüğünüz ve görmediğiniz nice nimetleriyle donattığını bilmelisiniz. (Ne yazık ki) insanlar arasında hiçbir bilgiye / belgeye, bir doğruluk rehberine veya aydınlatıcı (ilahi) bir kitaba dayanmadan Allah hakkında (zanlarla / boş iddialarla) tartışıp mücadele eden kimseler vardır. Onlara: "Allah'ın indirdiği bu ilahi kitaba / Kuran'a uyun." denilince, onlar: "Hayır, biz atalarımızdan gördüğümüz geleneğe uyarız." dediler. Doğrusu şeytan (o putperest / müşrik geleneği kullanarak) onları alevli cehennem ateşi cezasına çağırmaktadır. Ama Allah'a teslim olup İslam'ı kabul eden ve iyi işler yapan kimseler sağlam bir ipe tutunmuş / kurtuluşa erişmiş olur. Şüphesiz ki her şeyin sonu Allah'a varır.
Ayet: 23-24
Ey elçi, İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerin inkarına üzülme. Onlar ahirette huzurumuza dönecektir. Biz de onlara tüm yaptıklarını bildireceğiz. Şüphesiz ki Allah herkesin kalbinden geçeni (niyetini) en iyi bilendir. Doğrusu Biz onları dünya nimetlerinden biraz yararlandırabiliriz; ama ahirette onlara çok ağır cezalar çektireceğiz.
Ayet: 25
Ey elçi, putperest / müşrik Araplara: "Gökleri ve yeri yaratan kimdir?" diye sorarsan, onlar sana: "Allah" diyecektir. Ey elçi, onlara de ki: "Öyleyse 'Allah'a hamdolsun' demelisiniz." Ama (ne yazık ki) insanlardan birçoğu gerçekleri anlamak istemez.
Ayet: 26-28
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah göklerde ve yerdeki herkesin / her şeyin tek sahibidir. Şüphesiz ki Allah en zengindir / hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır ve en çok övülendir. Şayet (Allah'ın sözlerini yazmak için) yeryüzündeki tüm ağaçlar kalem olsaydı ve denizler mürekkep olsaydı, -hatta onun üstüne yedi deniz daha eklenseydi bile- (denizler) tükenirdi ama Allah'ın sözleri bitmezdi. Şüphesiz ki Allah en üstündür ve en doğru kararı verendir. Doğrusu Allah'a göre tümünüzün yaratılması ve diriltilmesi, aynen bir kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işitendir ve her şeyi hakkıyla görendir.
Ayet: 29-30
Ey elçi, biliyorsun ki, Allah (her gün) geceyi gündüze, gündüzü de geceye sokandır ve her biri belli bir süreye (ölüm vaktine) kadar hareket edecek olan Güneş'i ve Ay'ı hizmete sunandır. Şüphesiz ki Allah tüm yaptıklarınızdan haberdardır / ahirette sizi hesaba çekecektir. Doğrusu Allah gerçeğin ta kendisidir. Putperestlerin / müşriklerin Allah'tan başka dua ettikleri (putlar / sahte ilahlar) ise (bir gerçek değil) batıl inançtır / hurafedir. Şüphesiz ki Allah tek yücedir ve tek büyüktür.
Ayet: 31
Ey elçi, gemilerin denizde Allah'ın nimeti / lütfuyla yüzdürdüğünü biliyorsun. Böylece Allah size bazı gerçeklerini gösterir. İşte bunda (İslam için) sabreden ve şükreden kimselere bildirdiğimiz nice gerçekler vardır.
Ayet: 32
Doğrusu putperest / müşrik Araplar bile (denizde) kapkara dalgalarla kaplandıklarında (putları / sahte ilahları bırakıp) gerçek dinin (İslam'ın) tek sahibi olan Allah'a samimiyetle dua ederler. Ama Allah onları kurtarıp kıyıya ulaştırdığında, onlardan (ancak) bazılar dosdoğru yola / İslam'a uyarlar. (Ne yazık ki onlardan bazıları ise putlara / sahte ilahlara dua / ibadet etmeyi sürdürüler.) Doğrusu bildirdiğimiz gerçekleri -çok hain ve çok nankör olan kimseler hariç- hiç kimse bile bile inkar edemez.
Ayet: 33
Ey insanlar, daima Rabb'inizin emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakının. Ey insanlar, babanın ve çocuğun birbirinin günahını çekmeyeceği kıyamet gününden korkun. Doğrusu Allah'ın verdiği (her) söz bir gerçektir. Öyleyse (dikkat edin) bu (geçici) dünya hayatı sizi aldatmasın. Yine (dikkat edin) aldatıcı (yani şeytan) sizi (Allah hakkında uydurduğu yalanlarla) aldatmasın.
Ayet: 34
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, kıyametin kopma vaktini ancak Allah bilir. Bereketli yağmurları yağdıran da, annelerin rahimlerindeki bebekleri bilen de O'dur. Doğrusu hiç kimse yarın ne kazanacağını ve nerede öleceğini (kesin olarak) bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi en iyi bilendir ve her şeyden ayrıntısıyla haberdardır.

سورة لقمان

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

الٓمٓ ﴿1﴾ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكٖيمِۙ ﴿2﴾ هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِنٖينَۙ ﴿3﴾ اَلَّذٖينَ يُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَؕ ﴿4﴾ اُولٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُولٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿5﴾ وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَرٖي لَهْوَ الْحَدٖيثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍۙ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًاؕ اُولٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُهٖينٌ ﴿6﴾ وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا وَلّٰى مُسْتَكْبِرًا كَاَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا كَاَنَّ فٖٓي اُذُنَيْهِ وَقْرًاۚ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ اَلٖيمٍ ﴿7﴾ اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّعٖيمِۙ ﴿8﴾ خَالِدٖينَ فٖيهَاؕ وَعْدَ اللّٰهِ حَقًّاؕ وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ ﴿9﴾ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَمٖيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فٖيهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍؕ وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَنْبَتْنَا فٖيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرٖيمٍ ﴿10﴾ هٰذَا خَلْقُ اللّٰهِ فَاَرُونٖي مَاذَا خَلَقَ الَّذٖينَ مِنْ دُونِهٖؕ بَلِ الظَّالِمُونَ فٖي ضَلَالٍ مُبٖينٍ ﴿11﴾ وَلَقَدْ اٰتَيْنَا لُقْمٰنَ الْحِكْمَةَ اَنِ اشْكُرْ لِلّٰهِؕ وَمَنْ يَشْكُرْ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهٖۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ حَمٖيدٌ ﴿12﴾ وَاِذْ قَالَ لُقْمٰنُ لِابْنِهٖ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللّٰهِؕ اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظٖيمٌ ﴿13﴾ وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِۚ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْنًا عَلٰى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فٖي عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ لٖي وَلِوَالِدَيْكَؕ اِلَيَّ الْمَصٖيرُ ﴿14﴾ وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلٰٓى اَنْ تُشْرِكَ بٖي مَا لَيْسَ لَكَ بِهٖ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًاؗ وَاتَّبِعْ سَبٖيلَ مَنْ اَنَابَ اِلَيَّۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿15﴾ يَا بُنَيَّ اِنَّهَٓا اِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ فٖي صَخْرَةٍ اَوْ فِي السَّمٰوَاتِ اَوْ فِي الْاَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللّٰهُؕ اِنَّ اللّٰهَ لَطٖيفٌ خَبٖيرٌ ﴿16﴾ يَا بُنَيَّ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلٰى مَٓا اَصَابَكَؕ اِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِۚ ﴿17﴾ وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحًاؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ ﴿18﴾ وَاقْصِدْ فٖي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَؕ اِنَّ اَنْكَرَ الْاَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمٖيرِ ﴿19﴾ اَلَمْ تَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةًؕ وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُنٖيرٍ ﴿20﴾ وَاِذَا قٖيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاؕ اَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ اِلٰى عَذَابِ السَّعٖيرِ ﴿21﴾ وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُٓ اِلَى اللّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىؕ وَاِلَى اللّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ ﴿22﴾ وَمَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُؕ اِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواؕ اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿23﴾ نُمَتِّعُهُمْ قَلٖيلًا ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ اِلٰى عَذَابٍ غَلٖيظٍ ﴿24﴾ وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُؕ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِؕ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿25﴾ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِؕ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمٖيدُ ﴿26﴾ وَلَوْ اَنَّ مَا فِي الْاَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ اَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِهٖ سَبْعَةُ اَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللّٰهِؕ اِنَّ اللّٰهَ عَزٖيزٌ حَكٖيمٌ ﴿27﴾ مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍؕ اِنَّ اللّٰهَ سَمٖيعٌ بَصٖيرٌ ﴿28﴾ اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَؗ كُلٌّ يَجْرٖٓي اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى وَاَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبٖيرٌ ﴿29﴾ ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْحَقُّ وَاَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الْبَاطِلُۙ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبٖيرُ ﴿30﴾ اَلَمْ تَرَ اَنَّ الْفُلْكَ تَجْرٖي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللّٰهِ لِيُرِيَكُمْ مِنْ اٰيَاتِهٖؕ اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ ﴿31﴾ وَاِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِصٖينَ لَهُ الدّٖينَۚ فَلَمَّا نَجّٰيهُمْ اِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌؕ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ ﴿32﴾ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَا يَجْزٖي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِهٖؗ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِهٖ شَيْـًٔاؕ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ ﴿33﴾ اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَۚ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْاَرْحَامِؕ وَمَا تَدْرٖي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًاؕ وَمَا تَدْرٖي نَفْسٌ بِاَيِّ اَرْضٍ تَمُوتُؕ اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ خَبٖيرٌ ﴿34﴾