"En bağışlayıcı ve en merhametli olan Allah'ın adıyla,"
Ayet: 1-11
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, İslam'a inananlar kurtuluşa / gerçek mutluluğa / cennet nimetlerine erişecektir. Çünkü onlar Allah'a duydukları derin saygıdan kalbi ürpererek namaz kılar, boş / rahatsız edici sözlerden yüz çevirir ve mallarından (İslam için) zekat verirler. Onlar eşleri -yani Allah'ın (evlenmeyi) ellerine izin verdiği / helal kıldığı (nikahlı oldukları) kimseler hariç- iffetlerini korurlar. İşte onlar (Allah'ın emirlerine uygun bir şekilde nikahlanan kimseler) asla kınanmazlar. Helalin ötesini (yani haramı) isteyenler ise Allah'ın koyduğu sınırı çiğneyen kimselerdir. Doğrusu İslam'a inananlar kendilerine emanet edilen şeylere ve sözleşmelerine özen gösterir ve namazlarını koruyup düzenli kılarlar. İşte onlar (ahirette) içinde sonsuza kadar yaşayacakları Firdevs cennetini miras alacak olan kimselerdir.
Ayet: 12-16
Doğrusu Biz (ilk) insanı çamurun özünden yarattık, sonra da (insanın soyunu) bir damlacık sıvıyı sağlam bir yere (yani anne rahmine) yerleştirip sürdürdük. Doğrusu Biz o bir damlacık sıvıyı (anne rahmine) yapışan bir parçacığa dönüştürdük; sonra onu yumruya dönüştürdük; daha sonra onu kemiklere dönüştürdük ve o kemiklere et giydirdik. Böylece Biz (anne rahminde aşama aşama yarattığımız bebekleri) her biri diğerinden başka / özgün bir karakterle var ettik. Şüphesiz ki her şeyi en güzel şekilde yaratan Allah en yücedir. (Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, siz bu dünyada yaşadıktan) sonra öleceksiniz ve kıyamet günü (Allah tarafından) diriltilip tüm yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz.
Ayet: 17-20
Doğrusu Biz sizin üstünüzde yedi yol (yani yedi kat gök) yarattık. Şüphesiz ki Biz (her çeşit) yaratmayı biliriz. Biz gökten belli bir ölçüye göre yağmur yağdırmakta ve suyu yeraltında (depolayıp) barındırmaktayız. Ama (ey insanlar, şunu iyi bilin ki,) (Eğer Biz dilersek,) sizin tüm sularınızı giderebiliriz / yok edebiliriz. Biz size (lütfettiğimiz yağmurla,) içinde hurma ve üzüm ağaçları olan bahçeleri var ettik. Böylece siz onlardan birçok meyve yiyorsunuz. Ayrıca Biz (lütfettiğimiz yağmurla) Sina Dağı'nın çevresinde -çeşitli işlerde ve yemekte kullandığınız yağı veren- zeytin ağaçlarını var etmişizdir.
Ayet: 21-22
Ey insanlar, çiftlik hayvanlarından alacağınız nice ibretler vardır. Biz size onların karınlarında (oluşturduğumuz) sütten içiririyoruz. Ayrıca siz onların etlerinden yersiniz ve onların üzerinde ve gemilerde taşınarak ulaşımınızı sağlarsınız.
Ayet: 23
Geçmişte Biz Nuh'u kendi toplumuna elçimiz olarak gönderdik. Nuh onlara: "Ey toplumum, yalnız Allah'a ibadet edin. Çünkü Allah'tan başka ilahınız yoktur. Artık Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakınmanız gerekir." dedi.
Ayet: 24-25
Nuh'un toplumundaki İslam'ı ısrarla inkar eden ileri gelen kimseler (kendi aralarında): "Bu adam (Nuh) sadece sizin gibi (sıradan) bir insandır. Ama o, sizin üzerinizde üstünlük kurmak istiyor. Şayet Allah (bize bir elçi göndermeyi) dileseydi melekleri indirirdi. Ayrıca biz geçmiş atalarımızdan bu dini (yani İslam'ı) işitmiş de değiliz. Bu adam aklını yitirmiş / delirmiş olmalı. Bir süreye kadar onu gözleyip bekleyin." dediler.
Ayet: 26-30
Nuh: "Ey Rabb'im, onların yalanlamalarına karşı bana yardım et." diyerek dua etti. Biz de ona: "(Ey Nuh,) gözetimimiz altında ve bildirdiğimiz (şekilde) bir gemi yap. Ceza emrimiz geldiğinde ve yerden sular kaynamaya başladığında, (elindeki çiftlik hayvanlarından) erkek-dişi birer çifti, cezamızı hak edenler hariç ev halkını (ve tüm İslam'a inananları) o gemiye bindir. Sakın haksızlıkta / zulümde ısrar eden zalimler için Benden bir şey isteme! Çünkü onlar (tufanda) suda boğulacaktır. Diğer yandan (Ey Nuh,) -sen ve beraberindekiler o gemiye bindiğinizde- şöyle dua etmelisin: 'Hamdolsun bizi bu zalimlerden kurtaran Allah'a. Ey Rabb'im, beni bereketli bir yere indirip konuk et. Şüphesiz ki Sen konuk edenlerin en iyisisin." diye vahiy ettik / bildirdik. İşte bunda size bildirdiğimiz nice gerçekler vardır. Doğrusu Biz herkesi sınamaktayız.
Ayet: 31-32
Sonra Biz Nuh toplumunun ardından başka nesilleri var ettik ve o toplumlara da kendi aralarından elçilerimizi gönderdik. O elçiler de toplumlarına: "Ey toplumum, yalnız Allah'a ibadet edin. Çünkü Allah'tan başka ilahınız yoktur. Artık Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakınmanız gerekir." dediler.
Ayet: 33-38
Nuh'un toplumundan bu dünya hayatında zenginlikten / refahtan şımarttığımız, ahiretteki buluşmayı (hesap gününü) yalanlayan ve İslam'ı ısrarla inkar eden ileri gelen kimseler (kendi aralarında): "Bu adam (Nuh) sadece sizin gibi (sıradan) bir insandır. Çünkü o, sizin yediğinizden yiyor ve sizin içtiğinizden içiyor. Eğer sizin gibi (sıradan) bir insana uyarsanız, kaybedersiniz. (Bu adam) sizi -ölüp toprağa ve (çürümüş) kemiklere dönüştükten sonra- (ahirette) diriltilmekle (ve tüm yaptıklarınızdan hesaba çekilmekle) mi tehdit ediyor? Hayır, olamaz! Çünkü bu dünya hayatından başka bir hayatımız yoktur; (sadece bu dünyada) yaşarız ve ölürüz ve (öldükten sonra) ahirette diriltilecek değiliz. Ama bu adam (Nuh) yalan uydurup Allah'a iftira eden biridir. Bu yüzden biz ona inanacak değiliz." dediler.
Ayet: 39-41
Nuh: "Ey Rabb'im, onların yalanlamalarına karşı bana yardım et." diyerek dua etti. Allah da ona: "(Ey Nuh,) onlar çok geçmeden pişman olacaktır." dedi. Sonra da onlar gerçekleri bildiren bir ceza haykırışına uğradılar. Böylece Biz onları (suyun üstündeki) çerçöp gibi yaptık. (O vakit gemiden inenler tarafından): "Artık haksızlıkta / zulümde ısrar eden o zalimler yok olup uzakta kalsın." (denildi.)
Ayet: 42-43
Sonra Biz Nuh toplumunun ardından başka nesilleri var ettik. Doğrusu hiçbir toplum ecelini / ölüm vaktini önceye ya da sonraya alamaz.
Ayet: 44
Daha sonra Biz insanlara art arda elçilerimizi gönderdik. Ama elçi gönderdiğimiz o toplumlar da onlara gelen elçilerimizi yalanladılar. Biz de onları birbiri ardınca yok ettik. Artık İslam'ı ısrarla inkar eden o kafirler uzakta kalsın.
Ayet: 45-49
Geçmişte Biz Musa'yı ve kardeşi Harun'u bildirdiğimiz gerçeklerle, (mucizelerle) ve apaçık bir yetkiyle Firavuna ve ileri gelen devlet adamlarına (elçilerimiz olarak) gönderdik. Ama onlar büyüklük tasladı ve zorbalık ettiler. Onlar kendi aralarında: "Musa'nın ve Harun'un toplumu (yani İsrailoğulları) bize kölelik ederlerken, biz (İsrailoğullarının soyundan gelen ve) sadece bizim gibi (sıradan) insanlar olan şu iki adama mı inanacakmışız? (Olamaz!)" dediler. Böylece onlar Musa'yı ve Harun'u yalanladılar. Sonra da cezalarını bulup yok oldular. Geçmişte Biz Musa'ya ilahi bir kitap verdik. Umulur ki insanlar dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa yönelirler.
Ayet: 50-51
Sonra Biz Meryem oğlu (İsa'yı) ve annesini (gücümüzü gösteren) birer mucize yaptık. (İsa'nın doğum vaktinde) Biz onları içinde bir su pınarı bulunan ve güvenle kalmaya uygun bir tepeye sığındırdık. Doğrusu Allah (İsa dahil) tüm elçilerine: "Ey elçilerim, yarattığım temiz / helal / sağlıklı şeylerden yiyin ve düzeltici / iyi işler yapın. Şüphesiz ki Ben yaptığınız her şeyi bilirim." demiştir.
Ayet: 52-53
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, (aslında) siz tek bir toplumsunuz. Ben de hepinizin (tüm insanların) tek Rabb'iyim. Öyleyse Benim emirlerime duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarımdan sakının. Ama insanlar (İslam'dan ayrılıp karşıt gruplara) bölündüler. Böylece (İslam'dan ayrılan) her grup (İslam yerine) kendi yaptıklarıyla sevinir
Ayet: 54-56
Ey elçi, İslam'ı ısrarla inkar eden kafirleri -bir süre için- bocalamaları içinde bırak. Bazıları (Bizim onları bu dünyada iyiliklerle ve kötülüklerle sınadığımız anlamaz ve) onlara servet ve çocuklar verdiğimizi sanırlar. Doğrusu Biz tüm iyi işlerde insanların yardımına koşarız. Ama onlar bunun farkında değiller.
Ayet: 57-61
Doğrusu İslam'a inananlar Rabb'lerine karşı çıkmaktan korkup ürperen, Rabb'lerinin bildirdiği gerçeklere inanan ve (hiçbir şeyi) Rabb'lerine ortak koşmayan kimselerdir. Onlar (İslam için) verdikleri (gösteriş için değil) kalpleri titreyerek / samimiyetle verirler. Çünkü onlar ahirette Rabb'lerinin huzuruna dönüp tüm yaptıklarından hesaba çekileceklerini bilirler. İşte onlar iyi işlerde yarışıp öne geçen kimselerdir.
Ayet: 62
Doğrusu Biz herkese ancak gücü kadar sorumluluk yükleriz. Doğrusu Bizim huzurumuzda gerçekleri konuşan (büyük / ana) bir kitap (yani Levh-i Mahfuz) vardır. Böylece (ahirette) hiç kimseye hiçbir haksızlık edilmeyecektir.
Ayet: 63-67
Ama bazılarının kalbi bu dine / İslam'a (inanmayıp) bir bocalama içindedir. Çünkü onların yapmakta ısrar ettikleri (İslam'a uymayan) işleri (günahları) vardır. Ama Biz onlardan zenginlikten şımaranları cezamıza uğrattığımızda, onlar hemen feryadı basacaktır. Biz de onlara: "Bugün (boşuna) feryat etmeyin. Siz Bizden hiçbir yardım görmeyeceksiniz. Çünkü bildirdiğim gerçekler size okunup aktarıldığında, siz çark edip dönüyordunuz ve bu dine / İslam'a karşı kara yalanlar uydurup büyüklük taslıyordunuz." diyeceğiz.
Ayet: 68-70
Putperest / müşrik Araplar (Allah'ın) sözünü (yani bu ilahi kitabı / Kuran'ı) gereğince düşünmediler. Oysa geçmiş atalarına gelmeyen (bu ilahi kitap / Kuran) onlara gelmiştir. (Ne yazık ki) onlar (Allah'ın onlara gönderdiği) bu elçiyi (yakından) tanımalarına rağmen (bile bile) inkar ettiler ve ona, 'aklını yitirmiş / deli' diyerek (iftira attılar.) Doğrusu bu elçi onlara gerçekleri getirmiştir; ama onlardan birçoğu gerçeklerden hoşlanmaz.
Ayet: 71
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, şayet gerçekler İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerin kötü arzularına uysaydı, göklerin, yerin ve içindekilerin (düzeni) bozulurdu. Doğrusu Biz insanlara, içinde onlar için ilahi öğütler (olan bu ilahi kitabı / Kuran'ı) verdik. Ama (ne yazık ki) bazıları kendilerine verilen ilahi öğütlere sırt çevirirler.
Ayet: 72-77
Ey elçi, sen (İslam'a davet görevin için) insanlardan hiçbir karşılık istemiyorsun. Çünkü Rabb'inin sana vereceği karşılık daha üstündür. Şüphesiz ki Allah en iyi nimetleri lütfedendir. Ey elçi, sen onları dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa çağırıyorsun; ama şunu iyi bil ki, (sen ne yaparsan yap,) ahirete / ahiretteki hesaba inanmayan kimseler dosdoğru yoldan / İslam'dan / doğruluktan saparlar. Biz İslam'ı ısrarla inkar edn kafirlere rahmetimizi (daha çok) lütfedip onların tüm sıkıntılarını giderseydik bile, onlar azgınlıklarının içinde bocalamakta inat ederlerdi. Doğrusu Biz böylelerini cezaya uğrattık. Çünkü onlar Rabb'lerine boyun eğmemiş ve (Onun bağışlanması için) yalvarmamıştır. Sonuçta Biz de onlara şiddetli cezanın kapısını açıp onları ümitsiz / çaresiz bırakmışızdır.
Ayet: 78-80
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, (sizi yaratan ve) size (sahip olduğunuz) kulakları, gözleri ve gönülleri veren Allah'tır. Ama siz Allah'a çok az şükrediyorsunuz. Doğrusu sizi yeryüzüne yayan Allah'tır. Sonuçta (ahirette) hepiniz Onun huzurunda toplanıp (tüm yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz.) Doğrusu yaşatan da öldüren de Allah'tır. Gece ve gündüzün yer değiştirmesine karar veren de O'dur. Artık aklınızı kullanmanız gerekir.
Ayet: 81-83
Doğrusu putperest / müşrik Araplar önceki inkarcıların söyledikleri benzer sözler söylediler. Onlar: "Ölüp toprağa ve (çürümüş) kemiklere dönüştükten sonra (ahirette) diriltilip (tüm yaptıklarımızdan hesaba mı çekileceğiz? Olamaz!) Doğrusu bize de geçmiş atalarımıza da bu tehditler yapıldı; ama bunlar ancak eskilerin masallarıdır." dediler.
Ayet: 84-85
Ey elçi, putperest / müşrik Araplara: "Yeryüzü ve içindekilerin sahibi kimdir?" diye sor. -Keşke gerçekleri bir anlasaydınız.- Onlar sana: "(Bunlar) Allah'ındır." diyecektir. O vakit onlara de ki: "Artık gerçekleri düşünüp öğüt almanız gerekir!"
Ayet: 86-87
Ey elçi, putperest / müşrik Araplara: "Yedi kat göğün ve (gökleri ve yeri kuşatan) büyük Arş'ın Rabb'i (yani sahibi) kimdir?" diye sor. Onlar sana: "(Bunlar da) Allah'ındır." diyecektir. O vakit onlara de ki: "Artık Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranıp yasaklarından sakınmanız gerekir."
Ayet: 88-90
Ey elçi, putperest / müşrik Araplara: "Her şeyi koruyan ama hiçbir korunmaya ihtiyacı olmayan ve her şeyin hükümranlığına sahip olan kimdir?" diye sor. -Keşke gerçekleri bir anlasaydınız.- Onlar sana: "Allah her şeyin hükümranıdır." diyecektir. O vakit de onlara de ki: "Artık aldatılmamanız gerekir!" Doğrusu Biz insanlara gerçekleri getirip lütfettik; ama bazıları (gerçekleri inkar edip) yalan söylemeyi sürdürüyorlar.
Ayet: 91-92
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah hiçbir çocuk edinmemiştir. Asla Onunla beraber başka bir ilah daha yoktur. (Şayet Allah ile beraber başka ilahlar / putlar var olsaydı) her biri kendi yarattığını kendi yanına alıp birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı (ve evrendeki düzen bozulurdu.) Doğrusu görülen-görülmeyen her şeyi en iyi bilen Allah putperestlerin / müşriklerin çirkin yakıştırmalarından uzaktır ve onların Ona ortak koştuğu şeylerden çok yücedir.
Ayet: 93-96
Ey elçi, şöyle dua et: "Ey Rabb'im, bana onları tehdit ettiğin cezayı göstereceksen, (lütfunla) beni kurtar / o zalimlerin arasında bulundurma." Doğrusu Biz onları tehdit ettiğimiz cezayı (istediğimiz vakit) sana gösterebiliriz. (Ama cezalandırmak en son seçenektir.) Ey elçi, kötülüğü en güzel şekilde sav. Biz inkarcıların (Bize yaptıkları) çirkin yakıştırmaları en iyi bileniz; (ama onları hemen cezalandırmıyoruz.)
Ayet: 97-98
Ey elçi, şöyle dua et: "Ey Rabb'im, (cin ve insan) şeytanların kışkırtmalarından ve onların benim yanımda bulunmalarından Sana sığınırım."
Ayet: 99-100
Ama İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerden birine ölüm gelip çattığında, o: "Ey Rabb'im, beni dünya hayatına geri döndür ki daha önce yapmayı terk ettiğim düzeltici / iyi işleri yapayım." diyecektir. Hayır! (Artık o, dünya hayatına asla geri dönmeyecektir.) Doğrusu onun (son nefeste söylediği) bu söz boş bir sözdür / geçersizdir. (İnsanlar ölüm eşiğini geçtikten sonra dünya hayatına geri dönmek istese de dönemeyecektir.) Çünkü ölenlerin arkalarında diriliş gününe (kıyamet gününe) kadar aşamayacakları bir engel vardır.
Ayet: 101-104
Doğrusu (kıyamet gününü başlatan) Sur borusuna üflendiğinde, işte o gün, insanlar arasında hiçbir soy bağı kalmayacaktır ve (kendi canının derdine düşen) insanlar birbirine (bir soru bile) soramayacaktır. (O gün) yaptığı iyilikler terazide ağır basan kimseler gerçek kurtuluşa / mutluluğa / cennet nimetlerine erişecektir; yaptığı iyilikler terazide hafif gelen (yani kötülükleri daha ağır basan) kimseler ise ahirette kendilerini zarara uğratmış olacaktır. (Çünkü onlar cehenneme girip) sonsuza kadar cehennemde kalacaktır. Orada cehennem ateşi onların yüzlerini yalayıp kavuracak ve onlar sırıtır gibi görünecektir.
Ayet: 105-115
Allah cehenneme giren kimselere: "Bildirdiğim gerçekler size okunup aktarıldığında, siz onları yalanlıyordunuz." diyecektir. Onlar da: "Ey Rabb'imiz, biz (dünyadayken) kötü yönlerimize yenildik ve doğruluktan sapan kimseler olduk. Ey Rabb'imiz, bizi cehennemden çıkar (ve tekrar dünya hayatına gönder.) Eğer biz bir daha dosdoğru yoldan / İslam'dan / doğruluktan dönersek, o takdirde gerçekten haksızlıkta / zulümde ısrar eden zalimlerizdir." diyecektir. Allah da onlara: "Sesinizi kesip orada kalın ve Benimle konuşmayın! (Hatırlayın dünyadayken) bazı kullarım, 'Ey Rabb'imiz, biz İslam'a inandık, bizi bağışla ve bize rahmetini lütfet. Şüphesiz ki Sen merhametlilerin en iyisisin.' derlerken, siz onları alaya almıştınız. Bu (alaycı davranışlar) da size Benim ilahi öğüdümü unutturdu. Ayrıca siz (aranızda eğlenip) İslam'a inananlara gülüyordunuz. Sonuçta bugün Ben onları (İslam için) sabırla dayanışarak hareket ettiklerinden (cennetle) ödüllendirdim. Doğrusu onlar gerçek başarıyı kazanan kimselerdir." diyecektir. (Ahirette) Allah inkarcılara: "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" deyince, bazıları: "(Dünyada) bir gün ya da bir günden az kalmış olabiliriz. Zamanın kaydını tutan (meleklere) sorabilirsin." diyecektir. Allah onlara: "Doğrusu siz dünyada (ahirete göre) çok az bir süre kaldınız. Keşke (dünyadayken) bu gerçeği anlamış olsaydınız. Yoksa Bizim sizi boşuna yarattığımızı ve ahirette huzurumuza döndürülmeyeceğinizi mi sandınız!" diyecektir.
Ayet: 116-117
Doğrusu her şeyin gerçek hükümranı olan Allah en yücedir. Allah'tan başka ilah yoktur / Allah tüm varlıkların tek ilahıdır. O, (gökleri ve yeri kuşatan) Arş'ın cömert Rabb'idir. Ama her kim hiçbir apaçık kanıtı olmadan Allah ile beraber (sahte) bir ilaha daha dua (ibadet) ederse, ahirette Rabb'inin huzurunda tüm yaptıklarından hesaba çekilecek (ve cehennemle cezalanacaktır.) Sonuçta İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler asla kurtuluşa / gerçek mutluluğa / cennet nimetlerine erişemeyecektir.
Ayet: 118
Ey elçi, şöyle dua et: "Ey Rabb'im, beni bağışla, bana rahmetini lütfet. Şüphesiz ki Sen merhametlilerin en iyisisin."