"En bağışlayıcı ve en merhametli olan Allah'ın adıyla,"
Ayet: 1
Ey İslam'a inananlar, bu, (size) indirip hükümlerine uymanızı emrettiğimiz ve içinde bildirdiğimiz apaçık gerçekleri lütfettiğimiz bir suredir. Umulur ki gerçekleri düşünüp öğüt alırsınız.
Ayet: 2-5
Ey İslam'a inananlar, zina eden kadınları da zina eden erkekleri de -her birine yüz sopa vurarak- cezalandırın. Eğer Allah'a ve ahiret gününe / ahiretteki hesaba inandıysanız, Allah'ın dininin (İslam'ın) hükmüne uyup zina edenlere hoşgörü göstermeden (bu cezayı uygulayın.) İslam'a inananlardan bazıları da (cezanın uygulandığına bir kanıt olması için) onların cezalandırıldığına şahit olsun. Doğrusu zina eden erkekler (İslam ahlakına değil) putperest / müşrik ahlakına sahip kadınlarla zina ederler. Zina eden kadınlar da (İslam ahlakına değil) putperest / müşrik ahlakına sahip erkeklerle zina ederler. Çünkü zina etmek İslam'a inananlara haramdır. Diğer yandan namuslu kadınları zinayla suçlayan ve zina iddiasını dört şahitle kanıtlamayan kimseleri ise seksen sopa vurarak cezalandırın ve artık onların hiçbir şahitliğini kabul etmeyin. Çünkü onlar günahta ısrar eden fasıklardır. Ama bu uyarıdan sonra hatadan dönüp / tövbe edip kendini düzelten kimseler şunu iyi bilsinler ki, Allah çok bağışlayandır ve en merhametlidir.
Ayet: 6-9
Hanımını zinayla suçlayan ve kendisinden başka şahidi olmayan bir kimse, dört defa Allah'ın adıyla yemin ederek doğru söylediğine şahitlik etmeli ve beşinci defada: "Eğer yalan söylüyorsam, Allah'ın lanetine uğrayayım." demelidir. Ama (kocası tarafından) zinayla suçlanan bir hanım, dört defa Allah'ın adıyla yemin ederek kocasının yalan söylediğine şahitlik ederse ve beşinci defada: "Eğer o, doğru söylüyorsa, Allah'ın öfkesine / cezasına uğrayayım." derse, ona zina cezası verilmez. (Bu durumda onu zinayla suçlayan kocasına da iftira cezası verilmez; ama onlar bu suçlama yüzden boşanmış olur.)
Ayet: 10
Ey İslam'a inananlar, şayet Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı (çok sıkıntılar çekerdiniz.) Şüphesiz ki Allah tövbeleri çok kabul edendir ve en doğru kararı verendir.
Ayet: 11
Ey İslam'a inananlar, şunu iyi bilin ki, (bu elçinin hanımına) atılan iftirayı size getiren kimseler, içinizde bir kitle (yani habis bir ur) gibi bulunan (ikiyüzlü / münafık) kimselerdir. Ey İslam'a inananlar, bu olayın sonunun sizin için kötü olacağını sanmayın. Doğrusu (ders alırsanız) bu olayın sonu sizin için iyi olacaktır. (Bu iftirayı yayan) herkes işlediği günahın cezasını hak eder; ama (bu iftirayı ilk uyduran, yani) daha büyük günahı işleyen kimse, daha büyük bir cezayı hak eder.
Ayet: 12-13
Ey İslam'a inananlar, siz (bu elçinin hanımına atılan) iftirayı ilk işittiğinizde, (sizden) İslam'a inanan her erkeğin ve kadının kendi içinden hüsnü zanla düşünmesi ve: "Bu büyük bir iftiradır." demesi gerekirdi. Çünkü (onu zinayla suçlayanların) dört şahit getirmeleri (ve iddialarını kanıtlamaları) gerekirdi. Onlar dört şahit getirmediyseler, (ki getirmediler. Öyleyse onlar) Allah'a göre yalancıların ta kendileridir.
Ayet: 14-16
Ey İslam'a inananlar, şayet dünya ve ahirette Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, (aranızda konuşarak) yaydığınız o iftira yüzünden büyük bir cezaya uğrardınız. Çünkü siz o iftirayı dilinize dolayıp bilgi sahibi olmadığınız bir konuda boş konuşmalar yapıyordunuz. O vakit siz Allah'a göre büyük bir günah olan bu dedikoduyu basit bir şey sanıyordunuz. Oysa sizin (o iftirayı ilk) işittiğinizde: "(Boş) konuşma yapmak bize yakışmaz. (Ey Rabb'imiz) Sen tüm eksiklerden uzaksın / yücesin. Bu, büyük bir iftiradır." demeniz gerekirdi.
Ayet: 17-19
Ey İslam'a inananlar, Allah size böyle bir günaha asla dönmemenizi öğütler. Eğer Allah'a inandıysanız, (Ona uyun.) Böylece Allah size bildirdiği gerçekleri açıklar. Şüphesiz ki Allah her şeyi en iyi bilendir ve en doğru kararı verendir. Doğrusu İslam'a inananların arasında utanç verici / çirkin davranışları yaymak isteyen kimseler dünyada ve ahirette şiddetli cezaları hak ederler. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilir; ama siz her şeyi bilemezsiniz.
Ayet: 20
Ey İslam'a inananlar, şayet Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı (çok sıkıntılar çekerdiniz.) Şüphesiz ki Allah en şefkatlidir ve en merhametlidir.
Ayet: 21-22
Ey İslam'a inananlar, sakın şeytana uymayın! Şeytana uyan kimseler şunu iyi bilsinler ki, o, (insanlara) utanç verici / çirkin şeyleri ve kötülüğü emreder / telkin eder. Ey İslam'a inananlar, şayet Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, sizden hiç kimse hiçbir zaman temize çıkamazdı. Doğrusu Allah dileyenleri (yani İslam'a inananları) günahtan arındırır. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işitendir ve her şeyi en iyi bilendir. Ey İslam'a inananlar, sizden lütuf ve zenginlik sahibi olan kimseler (ihtiyaç sahibi) yakınlara, yoksullara ve Allah'ın dosdoğru yolu / İslam için (Mekke'den Medine'ye) hicret edenlere yardım etmekten geri durmasın, (hatadan dönüp af dileyenleri) affetsin ve hoşgörülü davransınlar. Allah'ın sizin hatalarınızı bağışlamasını istemez misiniz? (Tabii ki istersiniz. Öyleyse siz de bağışlayıcı olun.) Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır ve en merhametlidir.
Ayet: 23-25
Herkes şunu iyi bilsin ki, İslam'a inanan ve hiçbir şeyden haberi olmayan namuslu kadınları zinayla suçlayan kimseler dünyada ve ahirette lanetlenmiştir / Allah'ın rahmetinden çıkarılmıştır. Sonuçta onlar ahirette büyük cezalara uğrayacaktır. Kıyamet günü onların dilleri, elleri ve ayakları yaptıkları kötülüklere şahitlik edecektir. İşte o gün Allah onlara tam hak ettikleri (gerçek) cezayı verecektir. Böylece onlar Allah'ın apaçık bir gerçek olduğunu anlayacaktır.
Ayet: 26
Doğrusu iffetsiz kadınlar iffetsiz erkekler içindir; iffetsiz erkekler de iffetsiz kadınlar içindir. Diğer yandan iffetli kadınlar iffetli erkekler içindir; iffetli erkekler de iffetli kadınlar içindir. İşte onlara (yani iffetli oldukları bilinen kimselere) iftiracıların çirkin sözleri asla yakıştırılamaz. Onlara ahirette bağışlanma ve cömert (sonsuz) cennet nimetleri vardır.
Ayet: 27-29
Ey İslam'a inananlar, kendi evlerinizden başka evlere -ancak oradakilerden izin istedikten ve onlara selam verdikten sonra- girebilirsiniz. Böyle yapmanız sizin için daha iyidir. Umulur ki gerçekleri düşünüp öğüt alırsınız. Başkasına ait bir yere -içinde hiç kimse olmasa da- izinsiz girmeyin. Başkasına ait bir yere gittiğinizde, eğer o yerden biri size "Gelmeyin / geri dönün!" derse, hemen o sözü dikkate alıp oradan dönün. Çünkü sizin için en doğru davranış budur. Şüphesiz ki Allah tüm yaptıklarınızı en iyi bilendir. Ama içinde hiç kimsenin oturmadığı (herkesin ve) sizin yararlanmanıza açık olan yerlere girmenizde bir günah yoktur. Şüphesiz ki Allah, açıkladığınız ve gizlediğiniz her şeyi bilir.
Ayet: 30
Ey elçi, İslam'a inanan erkeklere gözlerini (kendi hanımından başkasına cinsel istekle bakmaktan) sakınıp iffetlerini korumalarını bildir. Çünkü onlar için en doğru davranış budur. Şüphesiz ki Allah insanların tüm yaptıklarından haberdardır / ahirette herkesi hesaba çekecektir.
Ayet: 31
Ey elçi, İslam'a inanan kadınlara da gözlerini (kendi kocasından başkasına cinsel istekle bakmaktan) sakınıp iffetlerini korumalarını, süslerini -(hayatın doğal akışında) görünenler hariç- açığa vurmamalarını ve örtüleriyle göğüslerini kapamalarını bildir. İslam'a inanan kadınlar süslerini başkalarına göstermemelidir. Ama onların kocaları, babaları, kocalarının babaları, öz ve üvey çocukları, kardeşleri, yeğenleri, kadın hemcinsleri, Allah'ın (beraber bulunmayı) ellerine izin verdiği / helal kıldığı kimseler (örneğin amcaları, dayıları, sütkardeşleri, gerektiğinde doktor, hemşire gibi sağlıkçılar,) cinsellik düşünemeyecek kadar bakıma muhtaç (hasta veya çok yaşlı) erkekler veya cinsellik nedir bilmeyen çocuklar bu hükmün dışındadır. Ayrıca onlar -gizledikleri süslerini belli edecek bir şekilde- ayaklarını / topuklarını yere vurarak yürümesinler. Ey İslam'a inananlar, hepiniz Allah'a dönüp tövbe ederek kendinizi düzeltin. Umulur ki kurtuluşa / gerçek mutluluğa / cennet nimetlerine erişirsiniz.
Ayet: 32
Ey İslam'a inananlar, (İslam'a inanıp) düzeltici / iyi işler yapan kadın-erkek (tüm) kölelerinizi (özgürleştirip) bekarlarınızla evlendirmeye (çalışın.) Onlar yoksul olsa da, Allah onları lütfundan zengin edebilir. Şüphesiz ki Allah her şeyi kuşatandır ve her şeyi en iyi bilendir.
Ayet: 33
Ey İslam'a inananlar, (sizden) evlenme imkanı bulamayan kimseler, Allah onlara lütfundan (evlenme imkanını) sağlayana kadar (zinadan) geri durup iffetlerini korusunlar. (Ey İslam'a inananlar,) Allah'ın (evlenmenizi) ellerinize izin verdiği / helal kıldığı kimselerden sizinle evlenme sözleşmesi yaparak evlenmek isteyenlerle -eğer onlarda bir iyilik görüyorsanız- o sözleşmeyi yaparak evlenebilirsiniz. Ey İslam'a inananlar, Allah'ın size verdiği servetten (evlenmek isteyen ihtiyaç sahiplerine de) verin. Eğer genç kadınlarınız (kendi istedikleri kimselerle) namuslu bir evlilik yapmak isterlerse, sakın bu (geçici) dünya hayatının menfaati için onları (istemedikleri kimselerle evlenmeye ve bu yüzden evden kaçıp) zina etmeye zorlamayın! Onları istemedikleri kimselerle evlenmeye zorlayanlar şunu iyi bilsinler ki, Allah (yanlışa) zorlanan genç kadınların (tövbelerini kabul eder.) Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır ve en merhametlidir.
Ayet: 34
Ey insanlar, doğrusu Biz size, bildirdiğimiz apaçık gerçekleri, sizden öncekilerin örneklerini ve Allah'ın emirlerine duyarlıca sorumlu davranan ve yasaklarından sakınan kimselere verdiğimiz öğütleri indirmişizdir.
Ayet: 35
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah gökleri ve yeri aydınlatan İslam ışığının kaynağıdır. Onun ışığı, camdan bir avize içinde -sanki inciden bir yıldız / gezegen gibi- parlayan (ve karanlığı aydınlatan) bir kandile benzer. O kandilin yakıtı -sadece doğuda ve batıda değil her yerde kullanılabilen- bereketli zeytin ağacının (yağındandır.) O yağ (öyle temiz bir yağdır ki) neredeyse ateş değmeden ışır. (İslam'da) ışık üstüne ışık vardır. Doğrusu Allah dileyenleri (yani İslam'a inananları) ışığına yöneltir. Allah insanlara (en güzel) örnekleri verir. Şüphesiz ki Allah her şeyi en iyi bilendir.
Ayet: 36-37
İslam ışığı, Allah'ın adının yükseltilmesine ve (şükürle) anılmasına izin verdiği / lütuf buyurduğu her evde / mescitte bulunur. Çünkü oralarda sabah-akşam daima Allah'ın yüceliği anılarak hareket edilir. (İşte oralarda) hiçbir alışverişin veya ticaretin kendilerini Allah'ın bu ilahi öğüdünden / Kuran'dan, namazı düzenli kılmaktan ve (İslam için) zekat vermekten alıkoyamadğı kimseler / adamlar vardır. Çünkü onlar -kalplerin ve gözlerin (korkudan) ters döneceği kıyamet gününden (ve ahiretteki hesaptan) çekinirler.
Ayet: 38-39
Doğrusu Allah, İslam'a inananları yaptıklarının en iyisine göre ödüllendirmek ve onlara lütfundan verdiği nimetleri daha çok artırmak ister. Böylece Allah, dileyenlere (yani İslam'a inananlara) cennette hesapsız (sonsuz) nimetleri lütfedecektir. İslam'ı ısrarla inkar eden kafirlerin yaptıkları ise çöldeki bir serap / hayal gibi ahirette kaybolup gidecektir. Onların durumu, çölde susuz kalan, (serap görüp) ilerde su olduğunu sanan ama oraya vardığında sudan hiçbir eser bulamayan kimselerin durumuna benzetilebilir. Sonuçta onlar yanlarında (yaptıklarını değil) Allah'ı bulacaktır; Allah da onları hakkıyla hesaba çekecektir. Şüphesiz ki Allah hesap sorması en hızlı olandır.
Ayet: 40
Diğer yandan İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler, üstünde yoğun (kara) bulutların olduğu dalgalarla kaplı derin bir denizinin dibinde birbirini bastıran karanlıklara benzetilebilir. Bir insan (böyle bir karanlıkta) -elini çıkarıp önüne koyduğunda bile- onu göremez. Doğrusu Allah'ın (ısrarlı sapkınlıklarında) ışıksız bıraktığı kimselere artık hiçbir ışık bulunmaz.
Ayet: 41-42
Ey elçi, -dizi dizi uçan kuşlar dahil- göklerde ve yerdeki herkesin / her şeyin Allah'ın yüceliğini anarak hareket ettiğini biliyorsun. Doğrusu her şey (Allah'a) nasıl yönelip ibadet edeceğini ve Onun yüceliğini anarak hareket edeceğini bilmektedir. Şüphesiz ki Allah tüm varlıkların ne yaptığını en iyi bilendir. Şüphesiz ki Allah göklerin ve yerin tek hükümranıdır. Sonuçta herkes ahirette Allah'ın huzuruna varıp tüm yaptıklarından hesaba çekilecektir.
Ayet: 43
Ey elçi, Allah'ın, bulutları (rüzgarla) sürükleyip birleştirerek yığın haline getirdiğini biliyorsun ve onlardan yağmurun yağdığını görüyorsun. Allah -gökteki dağlar gibi olan bulutlardan- kar / dolu da yağdırabilir. Böylece Allah, yağmuru dilediklerine yağdırır; dilediklerinden ise geri çevirir. Böylece bazı insanlar -beklenen yağmurun şimşeğinden gözleri kamaşsa da- yağmur nimetine erişemezler.
Ayet: 44
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah geceyle gündüzü yerini değiştirir. İşte bunda ileriyi görenler için nice ibretler vardır.
Ayet: 45
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah her canlıyı sudan yaratmıştır. Canlılardan bazıları karnının üzerinde sürünür; bazıları iki ayağıyla yürür; bazıları da dört ayağıyla yürür. Doğrusu Allah dilediği canlıyı (dilediği şekilde) yaratır. Şüphesiz ki Allah her şeye gücü yetendir.
Ayet: 46-50
Ey insanlar, doğrusu Biz (size) bildirdiğimiz apaçık gerçekleri indirdik. Şüphesiz ki Allah dileyenleri (yani İslam'a inananları) dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa yöneltir. İkiyüzlüler / münafıklar ise: "Allah'a ve elçisine inandık ve uyduk." derler; ama sonra onlardan bazıları bu sözlerinden yüz çevirirler. Doğrusu onlar gerçeklere / İslam'a / doğruluğa inanmış değildir. İkiyüzlüler / münafıklar -aralarında hüküm vermesi için- Allah'a ve elçisine çağrıldıklarında, onlardan bazıları (eğer verilen hüküm işlerine gelmezse,) hemen o hükme sırt çevirirler; ama (verilen hüküm işlerine gelirse, yani) onlar haklı taraf olurlarsa, (koşa koşa) gelip boyun eğerler. Doğrusu onların kalplerinde (manevi) bir hastalık (yani kişilik bozukluğu) vardır. Onlar İslam'dan şüphe eder ve Allah'ın ve elçisinin onlara haksızlık edeceğinden çekinirler(!) Doğrusu işte onlar haksızlıkta / zulümde ısrar eden zalimlerin ta kendileridir.
Ayet: 51-52
İslam'a inananlar -aralarında hüküm vermesi için- Allah'a ve elçisine çağrıldıklarında ise onların tek sözü, 'işittik ve uyduk' demek olur. İşte böyleleri kurtuluşa / gerçek mutluluğa / cennet nimetlerine erişecek olan kimselerdir. Doğrusu Allah'a ve elçisine uyan, Allah'a karşı çıkmaktan korkan ve Onun emirlerine duyarlıca sorumlu davranan ve yasaklarından sakınan kimseler (ahirette cennet nimetleriyle ödüllendirilecektir.) İşte onlar gerçek başarıyı kazanan kimselerdir.
Ayet: 53-54
Ey elçi, münafıklar / ikiyüzlüler 'eğer onlara emredersen' (savaşa / sefere) çıkacaklarına dair Allah'ın adıyla büyük yeminler etmektedir. Ey elçi, onlara de ki: "Yemin etmeyin. Doğrusu sizden (yemin değil) hakkaniyetli bir şekilde (Allah'a ve elçisine) uymanız istenmektedir. Şüphesiz ki Allah tüm yaptıklarınızdan haberdardır / ahirette sizi hesaba çekecektir. Öyleyse ey insanlar, Allah'a ve elçisine uyun. Eğer gerçeklerden / İslam'dan / doğruluktan yüz çevirirseniz (ahirette cezasını çekersiniz.)" Şunu iyi bilin ki, bu elçi kendi sorumluluğunu taşır; siz de kendi sorumluluğunuzu taşırsınız. Eğer ona uyarsanız dosdoğru yola / İslam'a / doğruluğa yönelirsiniz. Çünkü bu elçinin görevi sadece gerçekleri / İslam'ı / doğruluğu açıkça duyurmaktır.
Ayet: 55
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah, sizden İslam'a inanıp düzeltici / iyi işler yapan kimselere -daha önce başka insanlara da bıraktığı gibi- yeryüzünü (miras) bırakacağını, onlar için seçip razı olduğu dine (İslam'a) imkanlar sağlayacağını ve onların korkularını güvene çevireceğini söz vermiştir. Onlar yalnız Bana ibadet ederler ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Herkes şunu iyi bilsin ki, bundan sonra İslam'ı ısrarla inkar edenler, işte onlar, günahta ısrar eden fasıkların ta kendileridir.
Ayet: 56-57
Ey İslam'a inananlar, namazı düzenli kılın, (İslam için) zekat verin ve Allah'ın elçisine uyun. Umulur ki Allah'ın rahmetine erişirsiniz. İslam'ı ısrarla inkar eden kafirler, Allah'ın yeryüzünde yarattığı hiçbir gerçeğe engel olabileceklerini sanmasınlar. Onların ahiretteki sığınağı cehennem ateşi olacaktır. Doğrusu cehennem, varılacak en kötü yerdir.
Ayet: 58-59
Ey İslam'a inananlar, -henüz ergenlik çağına girmemiş çocuklarınız da dahil- Allah'ın (beraber bulunmayı) ellerinize izin verdiği / helal kıldığı kimseler (örneğin anneleriniz, babalarınız, kardeşleriniz, çocuklarınız...) sabah namazından önce, öğlen vaktinde (dinlenmek için) elbiselerinizi çıkardığınızda ve yatsı namazından sonra yanınıza gelirlerken sizden (en fazla) üç defa izin istemelidir (ve izin verilmemişse geri dönmelidir.) Çünkü bu üç vakit size özeldir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına (izin istemeden de) girip çıkmanızda -ne size ne de onlara- bir günah yoktur. Bu böyledir. Allah size bildirdiği gerçekleri açıklar. Şüphesiz ki Allah her şeyi en iyi bilendir ve en doğru kararı verendir. Çocuklarınız ergenlik çağına eriştiklerinde ise -daha önce onlar büyüklerin yanına gelirken izin istedikleri gibi- birbirlerinin yanına gelirken de izin istemelidir. Bu böyledir. Allah size bildirdiği gerçekleri açıklar. Şüphesiz ki Allah her şeyi en iyi bilendir ve en doğru kararı verendir.
Ayet: 60-61
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, ayakta duramayan ve evliliği düşünemeyecek kadar yaşlı olan kadınların -süslerini göstermek amacı olmadan- (dış) elbiselerini çıkarmasında bir günah yoktur. Ama (abartıp açık-saçık olmaktan) geri durmaları kendileri için daha iyidir. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işitendir ve her şeyi en iyi bilendir. Doğrusu hastaların ve -kör veya topal gibi- engellilerin güç yetiremedikleri konularda hiçbir sorumluluğu yoktur. (Ey İslam'a inananlar,) sizin kendi evlerinizde veya babalarınızın, annelerinizin, kardeşlerinizin, amcalarınızın, halalarınızın, dayılarınızın, teyzelerinizin ve karşılıklı güven duyduğunuz arkadaşlarınızın evlerinde -toplu halde ya da erkekler ayrı kadınlar ayrı olarak- yemek yemenizde bir günah yoktur. Artık bir eve girdiğinizde (öncelikle) birbirinize Allah'ın bereketlerini ve güzelliklerini sunmak için selam verin. Bu böyledir. Allah size bildirdiği gerçekleri açıklar. Umulur ki aklınızı kullanırsınız.
Ayet: 62
Doğrusu İslam'a inananlar Allah'a ve elçisine inanan ve bu elçiyle beraber toplum için bir şey yaparlarken -ondan izin almadıkça çekip gitmeyen kimselerdir. Ey elçi, şunu iyi bil ki, Allah'a ve elçisine inananlar (ancak gerçekten işleri olduğunda) senden izin isterler. Öyleyse eğer onlar bazı işleri için senden izin isterlerse, onlardan dilediklerine izin verebilirsin. Ey elçi, İslam'a inananlar için Allah'tan bağışlanma dile. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır ve en merhametlidir.
Ayet: 63
Ey İslam'a inananlar, sakın kendi aranızda bu elçinin size yaptığı (ve katılmanızın zorunlu olduğu) davetini, birbirinize yaptığınız (ve katılmanızın zorunlu olmadığı diğer) davetlerle bir tutmayın. Doğrusu Allah sizden (bahanelerin arkasına) saklanıp (görevden) kaçanları bilir. Öyleyse bu elçinin emrinden çıkan kimseler, başlarına gelecek büyük sıkıntılara ya da şiddetli cezalara karşı dikkatli olsunlar.
Ayet: 64
Ey insanlar, şunu iyi bilin ki, Allah göklerde ve yerdeki herkesin / her şeyin tek sahibidir. Doğrusu Allah tüm niyetlerinizi bilir. Kıyamet günü tüm insanlar Allah'ın huzuruna döndürülecektir. O da herkese tüm yaptıklarını bildirecek (ve herkesi hesaba çekecektir.) Şüphesiz ki Allah her şeyi en iyi bilendir.